30 Kasım 2005

sılada aydınlanma

sılada aydınlanma (30/11/2005)
ve uzaklaşmak güzellikleri aramak uzaklarda...
ve ağlamak için için burukluğun yangınlarında...
geride kalan karanlıklarda çırpınarak ilerlemek.
bir masanın üstünde bulmak ışığı.
bir mumla aydınlatmak gönül penceresini.
uzlete giden yolcu bıkar mı aydınlıktan.
vuslata hasret gönülde biçare olur arzular.
bir zamanın içinden geçer beden.
terbiye olur arzular, kamçılanır idealler..
bir dolum günüdür kalbin,
doğumudur gönülde suallerin,
sorular sorulur cevaplar aranır..
irdelenir ameller, elenir eylemler..
ve elde kalan ne varsa dökülür karanlık havuzuna.
ve bir zaman sonra dönüşler, varışlar, vuslatlar peyderpey gelir.
o zaman dirsekteki acının, gözdeki sızının, içindeki sancının tadı kalır dimağında.
her şey yerini bulur,
her şey olağanda durulur,
her şey bilgiyle yoğrulur,
ufacık mumlar aydınlatır tüm dehlizleri, ufukları, yalnızlıkları, karanlıkları...
ışığın hiç sönmesin.

29 Kasım 2005

kayıp düş

kayıp düş (29/11/2005)
yalnızlık, karamsarlık..
ardından gelen bir ürperti sarar bedeni.
solukların daha da hızlanır soluksuz günlerinde.
huzurlu gönülden tek tek kopar acı düğümleri.
düğümlenir boğazında, yutkundukça tutulur nutkun.
ve ağlamaya başlarsın sessizce, cılız iniltilerle..
yürek boşalır, çatık kaşlar yumuşar ve bir an hislerin kuvvetlenir de..
duygusallığın boyunduruğunda boyun eğersin.
işte o an kendine acıma asla.
o an acını kalbine göm, göm o sonsuz pırıltı havuzuna.
onurla, asaletle, kasvetle, katıyla boya çehreni.
ve ardına bakma
yürü sadece adım at.
gerisi gelir zamanın akışına kapılmış anlar gibi

28 Kasım 2005

sindirella 2

sindirella 2 (28/11/2005)
gizli hazineler gizeminden değer alır..
güzellikler sırlarla süslü gelin olur.
kaybolanlar aranır.
ruhlar sükunla arınır.
göze batanlar görülmez bir süre sonra.
gözden ırak olanlar sevilir daima.
ağırlıktan gelir asaletler.
görünenler hafifletir birikenleri.
çok konuşan boş konuşur.
boş teneke çok ses çıkarır.

25 Kasım 2005

sindirella 1

sindirella 1 (25/11/2005)
bir varmış bir yokmuş..
saklı bir kentte saklı bir güzellik varmış.
güzellikler hiç saklı kalır mı?
bu güzel de uzunca süre sessiz kalmış.
bir gün birisi bu güzeli keşfetmiş
çok kısa sürmüş bu an ve hızla uzaklaşmış güzel..
güzel, uzunca bir yolculuğa çıkmış.
bakmış ki her attığı adım güzelliğinden bir parça çalıyor ağlamaya başlamış.
o kadar ağlamıştı ki bri anda bir yol belirmiş önünde.
ilk adımını atmış bu yola.
bu güzel birçok hatalar yapmış her attığı adımda..
ama hep pişman olmuş yaptıklarından.
basamakları tek tek çıkarken artık daha güvenli atıyormuş adımlarını kendinden emin ve bilinçli..
bir ara çok heyecanlanmış ve pabuçlarından birini unutmuş gerisinde. o pabuç tüm güzellere bir güven verecek ilham olmuş.
ve bir gün "varmış" gideceği yere, artık o pabuçlara ihtiyacı "yokmuş".
bir varmış bir yokmuş..
güzelliğini kalbinde bulmuş
kalbini ruhunda keşfetmiş,
ruhunu huzurda teselli etmiş,
huzuru sevgide büyütmüş,
sevgiyi paylaşmakla çoğaltmış,
paylaşmayı aşktan öğrenmiş,
aşkı yokluktan,
yokluğu varlıktan,
varlığı haktan,
hakkı marifetten öğrenmiş.

20 Kasım 2005

siyah ve beyaz

siyah ve beyaz (20/11/2005)
karanlık ve aydınlık arasında sıkışmış bir yüz,
bir güzellik,
bir anlam,
bir duygu,
bir ifade..
hayatla ölüm arasındaki gelgitler gibi..
kötülükle iyilik arasındaki tercih gibi..
gizli kalmış masumiyet..
anlatılmamış sırlar..
kirlenmemiş duygular..
siyah ve beyaz arasında bir portre..
anlamla bakan bir çift göz..
gözlerden kalbe isabet eden şualar..
kalpte oluşan hoş duygular..
hepsi bu fotoğrafın bir parçası olmuş.
fotoğraf dile gelmiş.
ağızlar mühürlenmiş. ve güzellikler dökülmeye,
anlamlar taşmaya,
tüm gözler bu kareye hayran hayran bakmaya başlamış..

19 Kasım 2005

hürriyete doğru

hürriyete doğru (19/11/2005)
oturdukları yerde ucu ucuna sırt sırta vermiş iki genç dimağ...
iskelenin en uç köşesinde duruyor...
hayatın en güzel deminde...
bir koca lastik asılmış iskelenin en savunmasız yerine...
hürriyet uçlarda yaşamaktır,
hürriyet olmazı olmaz yapmaktır,
hürriyet bir tatlı huzurdur,
hürriyet hürriyetsizliğe gem vurmaktır,
hürriyet koca gönüllere yelken açmaktır,
hürriyet hayatı paylaşmaktır,
hürriyet sevgiyi esas almaktır..
hürriyet hürriyettir..

kömür tozu

kömür tozu (19/11/2005)
diller tutulur.
gönüller durulur.
vicdanlar varlık bulur.
ve insan yaptıklarına bakar usul usul
adalet ister yürekler
adalet devlet ister
devlet vergi ister
vergi halk ister
halk yine devlet ister..
adalet döngüsü dönedurur.
bir yerde bir kuzuyu kurt kapınca çarklar kilitlerin
ah ve figanlar yükselmeye yüz tutar.
o ahlar ki her çekilişince bir yürek parçalar.
bir düzeni ve bir koca devleti derinden sarsar.
emek mi, alın teri mi, helal mi?
hepsine evet ise reva mı bu görülen.
reva mı bu çilekeş yaşam bu bedenlere.
ufak bir hayat bu korkma emekçim.
ya sonrası
sonrası senin helalinde, alın terinde gizli.
sonrası güzel olacak tozlara bürünmüş mangal yürekli efendim.

17 Kasım 2005

kör uçuş

kör uçuş (17/11/2005)
yüreğine bir çift kanat tak.
bırak huzur semasına öylece.
ve bir zaman uçsun sessiz ve loş gecelerde.
her kanat çırpışı kalbini körüklesin
körüklendikçe sevginin sesi yankılansın.
sonra kanatlarını gersin iyice çırpmaksızın.
ve durulsun ateşin koruyla ısınsın yürekleri.
ısındıkça sadrındaki sır kapısı çözülsün
ardına kadar sualsiz, hesapsız, aşkla açılsın.
bir yürek diğer yüreğe bağlansın.
ve akmaya başlasın tüm biriken muhabbetler.
tüm özlemler, arzular, duygular..
gecenin karanlığı örtsün güzelliğini.
kör duygulardan saklasın benliğini.
sendeki öz taştıkça bedeninden.
daha ileri gitsin ve daha yukarı yükselsin
muhabbet membaına ulaşınca soluklansın
kansın sevginin en tatlı suyundan.
ve kanatlar ulaşınca yerine..
emaneti aldığın yere bırak.
bir çift kanat takacak nesillere.
anlatır bir sevdanın masalını.
anlatır sevginin en duru anını.

siena 2

siena 2 (07/11/2005)
bir hayatın son demidir.
yüreklerin uslandığı durulduğu ve yalnızlıkla barıştığı karanlık gecelerde..
özlem ve beklenti hislerinin bedenlerden önce gömüldüğü hayal denizlerinde...
umutların önce yeşerip, sonbahar rüzgarlarının gafletine düştüğü anlarda..
kapıların tek tek yüzlere kapandığı,
ışıkların söndüğü,
ayak seslerinin seyreldiği,
iltifatların azaldığı,
saygının ve hürmetin terki diyar ettiği anlar..
uzuvlara mühürlerin vurulduğu, gözlerin hürriyetini kazandığı bakışların anlam kazandığı..
bilmezsin ne koca yürek var bedenimde.
bilmezsin sen neleri sakladım sadrımda.
bilmezsin kimleri sevdim, kimlerin yareni oldum.
bir dünyam, bir zamanım, aydınlık günlerim vardı.
zaman aldı birer birer.
zaman azaldı.
yalnızlık ömür boyu derlerdi, ömür gemisi kalkarken anladım inzivayı.
bana ait ne varsa gitti..
gidenlerle birlikte ağaçtan tahtadan betondan duvarlarda anlamını yitirdi.
eşya tabiatını kaybetti..
gözünün içindeki pırıltı bilmediğin alemde parlayacak
ve seni aydınlatıp kalbinin güzelliğiyle kanatlanacak
alıp götürecek saltanatını süreceğin sana ait olan güzelliklerin cennetine.

14 Kasım 2005

aşkı memnu

(14/11/2005)
ah aşkı memnu!..
yasaklar vurulur yüreklere
gemlenir tüm uç duygular.
sıra dışı ne varsa aşkta gizlenir.
durağan değildir,
olanağan hiç değildir,
inişler çıkışlar, sevinçler hüzünler, acılar neşeler, gelgitler..
uçlarda dedim ya itidal yazmaz duhulünde..
zor bulunandır aşk, kıskanılır, istenmez, horlanır, yakıştırılmaz duygudur insana..
bir kıvılcımla alev alır semayı kaplar en sıcak demleri..
ısıtır semadan büyük yürekleri..
bu tufanla kalpler bir başka çarpar, makul olan ne varsa yıkılır o anda.
fedakarlık, cesaret, feragat, delilik, gönül ateşiyle azıklanır aşklar.
terstir,
terslenir,
hoş karşılanmaz muvahhit aşkta birleşen maşuklar.
memnu olur tüm sözler, zincire vurulur duygular..
ve aşkı memnu yaşanır...
basit, katıksız, onurlu, arı ve duruca doğrulur.
hatırlatır her imge güzelin en tutkulusunu..
güzele olan tutkusunu.
yasaklar mı?
rabıta etmez ki sana yüreğim
maşukuyla mürebbit olur her dem.
o ondan hoşnut, birbirinden mesuttur.
yasaklar bağlamaz artık.
ve aşkı memnu yaşanır...

13 Kasım 2005

gülümseyiş

gülümseyiş (13/11/2005)
bir güzel gülüşle gönlü hoş olanlar,
bin ömre bedeldir bir tebessüm.
huzur kaplar tüm bedeni.
kapılar açılır fersah fersah sadrında.
huzur genişler bedeninden taşar da..
sevgi dergahında yürekler dağlanır.
hayata gülebilmek ister bu varlık.
bir tebessüm yeter...

gülümseyebilmek mutluluktur insana..
haz duyar duygular arınır,
tüm habis fısıltılardan da hakeza.
hoş sesler gelir, kulaklarda çınlar güzellikler.
simaya nakşeder mutluluğun resmini.
bir tebessüm yeter...

gönül tahtında sebat ister gülüşler.
güzele hasret bülbüller şakımak ister.
mutluluğa hasret vuslatın biterse eğer.
bir gülümse hayata.
bir gülümse yeter...

12 Kasım 2005

çocuksu düşler

nasılda mahzun olmuş minik yüreğiyle.
ayazdan kalma ellerini ovuşturup da dalmış gözleri vicdanlı geçinen nesillere. gözyaşlarını akıtmış biriktirmiş sadrında, küçücük bedenine ne acılar sığdırmış.
bir umudun bir hayalin bile yanına uğramadığı bir yalnızlığa mahkumiyet neden. geç kalmış bir özrün, kabahatin sahibi bir neslin neferleriyiz.
kalbinde biriken o gözyaşlarının ahı yükselmez mi hiç.
yakalamaz mı bir bir önünden geçenleri..
sormaz mı hesabını
almaz mı yüreğinde sakladığın öfkenin acının hıncını..
kimsesizlerin kimsesi görüyor seni miniğim.
mahzun olma bu senin kadar minik hayat için.
düşünme öyle yakışmıyor bu yaşına.
bakma öyle olgun olgun yürekle, çocukça ol.
güzel yüreğinle gülümse bir kere.
sen üzülme, üzülsün sana reva gören vicdanlar.

9 Kasım 2005

gelincik

gelincik (09/11/2005)
narin çiçeklerin yaprakları dökülmemek için direnirken,
bir güzel yaz akşamında hoş olur gönüller.
güzel bakışların arasından sıyrılır ışıklar, parıltılar..
göz alır güzelliği gelinciklerin.
süslenmiş bir gelin gibi tebessüm eder tüm sevecenliğiyle.
uzanırsın dokunmak istersin yaprakları dökülür…
kıyamazsın tutmaya öylece seyir eylersin.
ve bir zaman dayanamaz yaprakları sararıp solar,
yerlerde uçuşur benizleri atarak tecessüm eder.
hüzünlenir gölgeler ardından kayıplara karışır.
gerçekle hayal arasında yaşanır bir hayat.
biter ama hayali gitmez sadrından inatla.
direnir tüm güzelliğiyle yeniden hayallere.
ve bir zaman geçer üzerinden
unutturur tüm hayalleri, güzelleri ve izlerini..
hayatın kuruttuğu yaprakları, soluşları, gölgeleri gibi..
güzellik ışıktan, gölgesi ışıktan, sevgisi ışıktan beslenir..
ve bir gün güneş batar tüm yaşam için.
akşamın yalnızlığı ile çalkalanır düşünceler.
bir zaman durulur
ve bir zaman unutulur sevilenler.

çocuklar

(09/11/2005)
pırıl pırıl gözleriyle dört minik yürek
kendi eliyle yaptığı oyuncaklarına hayallerini yükler.
minik elleri üşür, burunlarından solurlar hayatı.
içinde bulundukları zor şartların farkında bile değillerdir.
büyüklerinin farkında olmadığı gibi.
ama onlar yine de mutlu olmasını bilirler.
hayata baştan 1-0 yenik başlarlar.
hayat onlara ilk golünü atmıştır ya. kim umursar.
her şey bir oyun gibi başlamıştır onlar için.
büyüklerine özenir, imkanlarına sığdırırlar mutluluklarını.
imkan bu ya hiç gülmemiştir onlara.
bir düzen kurulmuştur "böyle gelmiş böyle gider" diyen orkestrasıyla mırıldanır. kimse akıl etmez kim gelmiş nasıl nereye gidiyor diye..
filizler boylandıkça oyunun kuralları değişir.
çocukluğunu tadamadan hayattan çekiler buz tutmuş küçük eller.
omuzlarına koca koca meşakkatler yüklenir.
hayatı yaşamaya dahi vakit yoktur onlar için.
sevmek ya da sevilmek onlara çok uzak duygulardır....
sıcak bir merhaba diyen diller kurumuş,
şefkatle açılan kollar kapanmış,
sıcak yuvaları buz tutmuş,
umutları sönmüş,
ızdırap, oyunları olmuş,
gelecek muammaya kaçmış,
duymayan,
görmeyen,
bilmeyen,
konuşmayan,
uç maymunlar peydahlanmış,
karınları doyan bir gün en güzel gündür onlara.
yaşıtları oyunlarına devam eder, hayat onlara gülmüştür ya.
ya bu minikler. ya bu yavrular ne suç işlemişlerdi de hayatları ileri sarılmıştı.
neden bedenleri hızla olgunlaşmak zorundaydı.
ah be güzeller siz bilmezsiniz.
gelecekler dağıtılırken sizi unutmuşuz arada biz sözde büyükler.
özrü kabahatten büyük yaptık da sonra umursamadık sizleri.
görmezden geldik bu koca yarayı.
yara büyüdükçe büyüdü miras kaldı yarınlarınıza.
günah kimin günahı?
günahlar da, kusurlar da, kabahatler de hepimizin.
ızdıraplarda, karanlık yarınlarda, vicdanlarda saklayın bu çocukları..
saklayın saklayacağınız kadar..
hesabı büyüttüğünüz yaranın acısıyla sorulacak.
hesabı kaybedilen bir neslin yüküyle alınacak.
hesabı yarınlarda bizi bekliyor.
çok uzak değil..

7 Kasım 2005

gözler

gözler (07/11/2005)
gözlerin pırıltısında saklanmış hayatlar.
hani hatırlar mısın bir keresinde diyerek başlayan cümlelerin kaynağı.
gözbebekleri..
hani dalıp da gittiğimiz bazen hiç sönmeyecek sandığımız bir çift göz var ya
iyi bak onlara..
iyi bak ki gözlerinin önünden gitmesin hiçbir zaman.
sevgini akıt gözlerinden o gözlere ki, kalbin hazineleri açılsın sevdiğine.
hatırla hep unutma ağladığında da o gülümseyen gözleri anımsa..
unuturum sanma. unutamam asla seni.
avunurum hatıranla, küllenmesine izin vermem tuttuğum yaslarla.
o son bakışlar
gidişler
ızdırap ve kederler
uzun ayrılıklar sonsuz kavuşmalara gebedir güzelim.
kısacık, minicik hayata bir anlamlı bakışını bıraktın.
beni unutma.
unutmam seni asla..
bitmeyecek özlemler
hayat çok mu uzun güzelim yaşamaya değer tek arzum var.
gözlerindeki sevgi dolu pırıltı.
büyük kavuşma yakındır.

hasankeyf

hasankeyf (07/11/2005)
hey güzel Hasankeyf!
tarihler eskitemedi seni
senden gelen güzellikleri sakladı bağrının en yanık detaylarında..
bitmeyen bir rüya ile savruldu suların,
kapladı geçmişten uzanan mis kokulu ecdat yadigarı meltemler.
kayaların şekil aldı,
anlam kazandı,
huzur verdi yüreklere.
kimler geldi kimler geçti sen bildin güzel şehir.
bir sır gibi sakladın üzerinde, toprağında, havanda, suyunda..
bir tebessüm ederek kimler geçti üzerinden,
kuşlar terennümle semalarında
hoş sedaları sağanak sağanak bıraktılar üzerine.
bir bir an zaman düğümlendi ve..
ve Hasankeyf dile geldi.
tüm güzelliğimle buradayım ya siz?

5 Kasım 2005

güle güle

güle güle (05/11/2005)
hayat bu değil mi?
ağlarsın, gülersin, dalarsın hiç bilmediğin hülyalara.
acısı, tatlısı, doğumu, ölümü...
bir oyun ve oyalanmadan ibaret her şey.
beklentilere ne demeli!
okuttum büyüttüm adam ettim seni,
bana faydan olsun oğul,
faydan olsun kızım diye.
güzel teyzem boynun yine eğik,
yüzün yine asık,
gözlerin yine dalmış tahayyül bile edemediğimiz diyarlara..
yine yanıldın değil mi? yine boşuna bekledin umut yüklü gemileri.
umut vardı sürüklendi bir müddet yorgun düştü kalkamadı yeniden.
hayat vardı umutla yoldaş oldu hızla yaşadı genç öldü.
geride ne kaldı biliyor musun
bir avuç toprak, koca bir hiç.
yanında ne var biliyor musun?
ektiğin güzellikler, bıraktığın tebessümler, birkaç tatlı hoş anı.
birkaç gözyaşı damlası ile sulandı toprağın.
ya sonra
sonrası yok.
sonrası yalnızlık uzun bir yolculuk.
daha sonrası
onu kimse bilmiyor.
yolun açık olsun güzel teyzem.
geriye bakma, kapat defterleri, limandasın artık.
birazdan korku rüzgarları esecek,
hep aklına bile getirmek istemediğin gemi kalkacak.
güle güle teyzem.

4 Kasım 2005

patikada

patikada (04/11/2005)
ayrılık ne kadar acı.
ama zoraki oluyor bazen elde değil.
gidenlerin ardından ağlarsın ilkin,
bir süre durulur kalpler,
sonra özlem başlar..
gelmeyeceğini anladıkça hüzün çöker sonbahar yaprakları gibi.
canlılığını diriliğini yitirir tüm duygular.
daha bir anlamsız bakar hayata gözler.
ama gidenler dönmez asla.
ve masal yaşanır derinden derine..
oyun ve oyalanma iki anahtar kelime.
haydi herkes oyuna kaldığı yerden devam etsin.