19 Ağustos 2008

nedir fotoğrafa olan ilgi?

kendine olan seyahattir fotoğraf. Bu yolculukta farkında olmadan onlarca fotoğrafın çekiliyor ve akşamında kendini keşfediyorsun başka başka vizorlerden. yaşamı donduruyorsun, yeniden anımsıyorsun geçmiş zamanın oltasına düşenleri. Bazen yaşamında net alan derinlikleri uzanıyor uçsuz bucaksız vadilere ovalara, bazen de kalbin heyecanla atmaya başlıyor perde hızından da hüzünlü ritimlerle. Hayatın detaylarına dolgu yapıyor bakışlarından saçılan ışıklar, ve seçiyor belleğine en sevdiği aşkları. Hayat böyle bir şey görebildiğin kadar kadrajdasın ama bir yandan da kırpmakta ıskaladıklarını törpülercesine..gecene çizilen bir ışıklı boya kadar nahif, gelip geçenin koluna takılan zarif bir yoldaş gibi, gündüzünde filtrelenmiş bakışlar kadar doygun bir tutkudur fotoğraf.

yaşamın aynasını yansıtır objektifinden. Her zaman geniş bakmaz bazen detaylarda ararsın güzellikleri. Görebildiğin senindir, hayatı vurursun deklanşöründen çıkan kurşunlarla ve yığılır peyderpey bedenden soyutlanıp ölümsüzleşir kalp albümünde istiflenenler .

Karanlık odalardan, bacasız sanat evinin localarından tüter asa hızıyla ısınmaya başlar kadraj kazanında birikenler. Bir teleyle teğet geçer uçup giden martılara, belki bir de Ay’dan kopan masallara..gözlerinle seversin, gözlerinle koklarsın, gözlerinle çizersin yaşamdaki temaşayı, gözlerinle temas edersin en tutkulu anlarında, bazen kısar bazen açarsın hayat perdesinin aralığını. Ve her aralıktan sızar bir ışık huzmesi, umut olur panoramik hayatın bir sonraki karesine. İso’dan hassas sevgi dolu gönüller huzuru betimler kompozisyonlarında, karanlıkları yırtar zihinlerde patlayan flaşlar . bazen keskin bazen fulüdür, en beyazı aksettiren grilerdir yaşamda. Üzülme karanlıkta sürüp giden uzun pozlara, aslında en büyük hazlara gebedir bekleyişler; dalıp giderken ziyanın yap bozlarına..

sultan otosu

sultanahmet model 2

sultan mısırcıları

ayasofya bahce kapısı 2

ayasofya bahce kapısı

tembel tiryaki

kahve altı

sultanahmet model

bina önündü tren bekleyenler

çatısız ev 2

çatısız ev

sultanahmet camii 4

sultanahmet camii 3

sultanahmet camii 2

sultanahmet camii

11 Ağustos 2008

sen durma yaz!

Sen ki gönlüme kaleminle dokundun, aşkı name name dokudun tınılarla çıkmazlarıma. Bir deli rüzgar gibi estin kulaklarıma, esip geçtiğin yerlerde tatlı bir ezgi terekesi döktün yollarıma. Sen seçtin yazmayı, içindeki çetin savaşları dökmeği, biz biçtik diktiğin duyguları kaleminden dökülen kurşunlarla . Bazen bir kıvılcım oldun yaktın, ateşledin yürekleri, bazen bir su damlası oldun da doldun gözlerimizin eşiğine.

Sen yazdın yazdın yazdın.. biz bezmeden gezdik harflerinde, sözlerinde.

bıkmadan usanmadan yazarken, unutuldu sandığın satırların; hatıralarla anımsandı zihnimizde. O ne kutsallıktır ki tılsımıyla resmetti içimize hapsettiğimiz suretleri, suratlarımızda paralanmış binlerce duygu ifadesini söküp aldı tenimizden ve ölmezler ülkesinin baki sultanları eyledi.

Sen yazdın yazdın yazdın.. masum bir yaşta sakladığın çocuk dünyandan koşa koşa geldin masivadan uzak hayallerinle. kasvetten kaskatı kesilmiş yüreklere pamuktan ipler bağladın, örüldü ölü hisler, dirildi kurgular, kör manaların görür oldu, yürürken şahlandı ham sevdanın dört atlısı.

Evrenseldin! sarmaladın küre-i arzı tefekkürünle, tüm ufuklarda gezerken sen yine bizdendin.. kendinden çaldığın zamanlarda kim bilir ne duygulara yelken açardı kalemin!

Yazmak; Adem’in yürek sızısıyla Havva’sına özlemi.
Yazmak, Nuh’un gemisinde bir yolculuktu isyandan kaçarcasına,
Yazmak, tur-i sina’da mütekellem olmuş Musa gibi kendinden geçip konuşma arzusuydu büyük sevgiliyle, İsa gibi masum serzeniş,Yazmak ilk emir “okumanın” biricik özlemi. O kadar ulvi o kadar mistik bir güçle tahkim edilmişti görevin. Ve sen sırtladın sevda ambarında bin yıllar boyu saklanmış, aşk kumbarasında birikmiş değerleri. Ve ölümsüzleşti ellerinde niceleri.

bir müellif olup alfabeyi eliflerden aldın, lafların mayasına tutulmuş ürkek bakışların
yüreklerinin en derinlerine saldın. Kılıflarından çıktı alemler pervane oldu güneşlere, kınından sıyrıldı kalemler bir neşter olup neşretti şümulündeki efkarı. Bir yakarıştı yazman, sözlerin kağıtlara karıştığı anlarda okkalı bir saplanıştı kalemin bazı zaman. Bazen de yumuşaklığı telkin eden bir dokunuştu tenlere.

hiç durma sen veda etmeksizin kaleme, ve yaz yeniden bir rüzgar gibi estikçe esen sevdanla..