28 Haziran 2008

gel git

İzbe yolların koynunda,
Diz boyu çamurlara boyandım.
Çocuktu ruhum oynadım!..
Ne bayanlar yarattım zannımda,
Sol yanımı erittim ben hazanlarda.
Kuşkusuz sevdan! kusursuzdu algılarımda,
Şeksiz, şüphesiz, kurgusuzdu duygularım..

Ah! bir bilsen ne haldeyim,
Bin bir türlü kederdeyim.
İlan etsem malumu ne fark eder,
Bir lanetti tenimden akan terler.
Yoksun ki gayri yanı başımda,
Her yeni yaşımda senden yoksunum..
Koksun diye terim, sen!
Nefesimi tutmuş beklerim.

Hicranlar okunsun minarelerden,
Naralarla parelensin cerhlerim.
Sensiz olduğum her bahar,
Gazap yağmurları yağar ayrılığa.
Baharlarda bensiz olmayasın,
Yağan yağmurlara kanmayasın!..

Bu sarhoşluk! Her coşkuyu içsen nafile.
Basarken yalnızlığa, ağladın mı hiç sen?
Uslanmalıydın gönlüm her yeni yaşında,
Uzanmalıydın yarin yanı başında..
Aşk ekip masiva biçmişim geçmişimde,
Yalnızlığa sığmayan bir hiçmişim meğer.
Ne dersen de! hırsımdan ağlıyorum hıçkırıklarla,
Açtığın sığınaklar kaderse! hiç çıkmayacağım..
Göklere umutlar binse de gelse,
Başımı kaldırmam bin sene geçse..
Hiç mi usanmadın sandığındaki hatıralardan,
Aşk yağmurlarında ıslandım mı sandın beni.
Fersah fersah batarken, erken ölüm diledim,
Her seferinde terkedilmiş gönlümü dinledim.

Silinmedi içimdeki izler, günah tohumlarının nidasıyla,
Hiç sevda filizlenmedi çorak gönlümün nadasında.

Ölüm dediğin nedir be gülüm!
Aşk ateşinde sönmüş bir külüm.
Ensemde hissederim nefesini,
Hiç unutmadım narin sesini.
Rüyaların nihayetinde ağarırken tanyeri,
Riyasız niyetimle ağlamanın tam yeri.

Güneşlerim sarılmış, ufkunda çarmıhlara,
Çaresizlik tutar avuçlarımdan mıhlanırım.

Unuttum kumdan kaleler yapmayı,
Nutkumda, umutları yutkunmayı.
Haydi tut kolumdan sevdalım,
Ayın güneşe vedası gibi..

13 Haziran 2008

yıldızlar şahidimdi belki bir de yakamozlar..

Acı yumağına bir de dikenler tutunursa, yaraya tütün basar gibi kan kusarsın zamana. Tarihin süzgecinden damıtılmış karakterleri çizerler semanın kuytularına. Kim bilir hangi kalpazanlar kalp pazarlarında olmayan aşkları sattı! Söylesem ne değişir? İhanetin gölgesinde yarışanlar anlattı, fısıldadığın eksik aşkın devrik cümleleriyle ağlattı kurumuş sandığım göz pınarlarımı. Unutulmuşlar sandığımda sakladığım, ihya iken mevta olmuş düşlerle dolu kumbaramı boşaltmıştım kuru gürültüye pabuç bırakmış ölü ozanlar ambarına. Aşk bağında gezip tozanlar sırtımdaki kambura aldanarak omuzlarımda taşıdığım yükü senden bildiler. Halbuki mevsimlerim şaştı, zamansızlığın ezip büktüğü gök kubbem umudumdan da büyüktü. Ve yıkıldı yaldızlı harflerle kainata işlediğin, şimdilerde mübalağa diye bildiğim vaatlerin. Kırdım tüm saatleri dursun diye zaman.. bilirsin! ben aşkı tek kalemde silip en başından yazmadım hiç!


Belki ışıksız loş duvarların ardında yapayalnız belki yıldızlardan daha yaldızlıydı hayallerimiz. Yıktılar bir bir, biz olmalıyız diye düşündüğüm inançlarımızı. Mum alevi kadar ürkek ışığına yaklaştıkça neden o alacalı gecelerde döktüğün gözyaşları gibi tutunmadın tenime. Şimdi kalbim her gün artan ritimle çarpıyor efkarıma, karmakarışıklık düşüyor kar haneme. Bil ki yüzümdeki her kırışık bir aykırılığı üflüyor , teninden tütüyor soluk benizli korkaklığın. üzülme ürkek bakışlım! ağlatıp da yağmaladığın kalbim için!
Zaten hicran mateminden bir armağandı yakıp çizdiğin hüzün hatları, bedenimde..

Her baktığımda sen yansıyorsun aklıma, hep benliğimi kemiriyor sensiz akan iç nehirlerim. Bitiyorum, azalıyorum, bıraktığın yerde dondurdum zamanı hayat bitmeden yetişmen ümidiyle bir merhabaya avuç açmış bekliyorum.

Bu şehir yetmiyor soluklarıma, kalabalıkların kabus gibi görüntüsü isyankar gürültülerle sarsıyor kulaklarımı. Kula kulluk hangi kitapta yazar -ki içimdeki benliğim azarlardı eğer sorgusuz kabullenseydim nazarınla şümul etmiş hayalindeki insan misalini. yatıp kalkıp halime şükrederken bir dua olmuş dilimde dolanıyor, zaafımı tırmalıyorsun boğazıma her düğüm attığımda..

durgun semalarda kanat çırpıyordum umarsızca, aşkın esamesi dokunmamıştı hiç dudaklarıma. Ben sende okudum aşkı, sevdayı. Öyle yalnızım ki bir bilsen, cani bir kız olsan bile bariz anlardın sensiz yaşamadığımı. Hiç mi dolmadı kalbinde verdiğim varlık mücadelesinde sevgi olukların, ah ne olurdu gelseydin ansızın.. ve sarsaydın kollarınla, sızılarla örtülmüş tenimi.

Ağdalı sözlerin ağlarına mı takıldın, kim çaldı seni gönül bağlarımdan? Ben her gün ağlarken duvarlarda zeminlerde, sen kaça sattın bağlılık yeminlerini. dev gibi kalbimi kavururken hiç mi sızlamadı yüreğindeki aşk emanetim. Vur yeter ki sen vur! her gün sensizlik bir şamar gibi inerken suratıma saygı duymamışsın hatıratıma çok mu! Gözyaşlarından mürekkep, bana bilediğin sert mizacından kalem yaptım, gönlümden akanları yazdım tenime. Sanki hiç yaşanmamıştı senle benim, biz olduğu anlar. Kim görse anlardı bakışlarımızdan en büyük aşkı. Ah yar! aşkların şahıydı aşkımız. Ayrılık meltemlerinin vurduğu şimdilerde bir şahidimiz yıldızlar, belki bir de ayın şavkıyla titreyen yakamozlar..