23 Ocak 2004

askerlik anıları 1

1-23/01/2004 saat:21:40
Evet tertemiz bir sayfayı da açmış bulunuyorum. Ama zannetmiyorum ki her şey bu kadar saf ve temiz olsun. İnsanın ne kadar aciz olduğunu daha iyi anlıyorum. Hayatın acımasız yüzünü bir kere daha derinden hissettim. Belki her şeyden uzaklaşmak belki de zorlukların içerisinde şu nankör bedenimi ve ruhumu terbiye etmek.. Ama mürebbiyeler ehil olmayınca yitirilen yine değerler oluyor. İnsan soğukta donunca ne hissedebilir ki.. Ne yapabilirsin, evine sıcak yatağına, sevdiklerine mi döneceksin? Bu çile başladığı gün bitirmeye ant içtik. Tıpkı dünyaya gelmeden verdiğimiz sözler gibi. Sanki yaşadığımız dünya buradaki hayattan farklı mı? Yağmurdan kaçtıkça başımıza buz parçaları düşmüyor mu? Neden ve nereye kaçmak? Kimden kaçmak? Asla kendimizden kaçamayız!.. Bir içtima, bir içtima bir daha.. Bitmeyen nöbetler.. Artık itiraz etmekten bile bıktım. Törpülendim, köreldim. İnsanların ne kadar zalim ve canavar olduğunu öğrendim. Şeytan kılıklı kuklalar, moronlar, embesiller. Her nevi bulunan bir kazanda bir oraya bir buraya savruluyorum. Dört saat ayakta dikildim. Ve bayılmışım. Bir Allah’ın kulu kaldırmadı. Çünkü ben bunu doğarken hak etmiştim. Nankör bedenim Allah’tan başka sevgili olmadığını bildiği halde yardım bekledi elden.
İnsanın en kıymetli zamanı özgür geçen anlarıymış. Hani o farkında olmadan elimizi kolumuzu sallayarak evden çıkışımız var ya! Ya da sevdiğimiz birini görüp iki saçma laf etmek.. İnsan her şeyi özlüyor. Belki de buraya girmeyi yasaklasalar buraya inatla girme arzusu belirecek. Belki abarttım. İnsana güzel duygular yaşatan mekanlar değil mi istenen?