26 Haziran 2007

kan ve çikolata (2007)


fantastik korku filmi türünde bir yapıt. vivian bir nevi kurtadam olan kızcağız ve küçük yaşta avcıların elinden kurtulmuş ailesini kaybetmiştir. sürekli kaçış içerisinde olan vivian, küçük ve dayanışma içinde olan kurtadamlardan oluşan toplulukla birlişte yaşamakta ve aralıklarla avlanma partisi düzenlemektedirler. günün birinde bir faniye aşık olan bu kız çeşitli entrikalar yüzünden kurtadamlarla karşı karşıya gelir ve olaylar bundan sonra gelişmeye başlar.

çok şaşırtıcı bir senaryosu yok, hele görüntü yönetmeni çok başarısız. kurtadam olma süreçleri çok acemice yapılmış. filmin tek iyi yönü ortalama bir konusu olup sürükleyici olması.

ses efektleri: orta
çekim teknikleri: zayıf
senaryo: orta
kurgu: iyi
oyuncu performansı: iyi
yönetmen performansı: orta
benim puanım: 5.5/10
imdb puanı: 5/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0455960/

the hitcher (otostopçu) 2007


grace ve jim adında iki gencin tatil macerasında başından geçenleri alan klasik otostop filmlerinden. yine de kendine özgün ve sürükleyiciğini kaybetmemiş senaryosuyla ilgi çekici. özellikle sophia bush'un güzelliği ile sean bean'ın tecrübeli oyunculuğu filmi izlenir hale getirmiş.

herşey bir gece vakti gerçekleşitr. john karakterinin geceleyin yağmur altında ıssız bir yolun ortasında otostop çekmesi ve onları son anda farkeden genç sevgililerin ani fren yapmasıyla başlar olaylar zinciri. ardında john'un bir ruh hastası olduğu adım adım tüm karelerde hissedilir. unutmadan bu filmden sonra yolda kalmış vatandaşlara yardım ederken süpheci gözlerle bakabilirsiniz. yardımsever birisiyseniz izlemeyin derim.

ses efektleri: iyi
çekim teknikleri: iyi
senaryo: orta
kurgu: orta
oyuncu performansı: orta
yönetmen performansı: iyi
benim puanım: 6/10
imdb puanı: 5,5/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0455960/

22 Haziran 2007

susmak

öyle bir haldesindir ki gönlünde isyanlar kopar, sesine kelimeler kifayet etmez, içinden söküp atamazsın taşan girdapları. döndükçe girdabın her halkası, yutup yüreğine saplar duyguları. kalakalırsın hayatın kuralsız, bel altı vuruşları karşısında. söylenecek her söz yüzsüzlük, susmak ise yüzle beraber astarını söküp alır edebin. tir tir titrerken bedenin yine susar gönül. aklını yırtarcasına zihninden çıkarsın muhataplarının, bu sefer akıttığı göz yaşlarına akislerin yansır sancısıyla..

halbuki bitmiştir yürekler durulmuştur, kurulmuştur düzenler, yeniler eklenmiştir hayata. unutulmuşlar hatıratına eklenmiş, sararmış bir fotoğrafın anlattıkları karşısında susarsın. canlandıkça hayaller ellerinden düşer tek tek maziye ait kareler..

yorulur yüreğin, yorulur sitemden, kabuk bağlar acılar karşısında.. el bağlayıp susar kaderin oynattığı en hazin hikayeye..

her şeyin anlamı mı olmalı! bazen de anlamsız gidişlerin arkasında gözyaşlarını biriktirip dökersin. gözün gibi baktığın, gözünde büyüttüğün tüm aşkların söndüğü anlarda susarsın..

her duyguna anlam yamamaya çalışanlar, her söylediğine şüpheci gözlerle bakanlar, her aşktan kendine paye biçenler, her şiirde kendini bulanlar, her hüzün selinde bir kulaçta ben atayım diyenler, her öfkede sana püskürenler bir kuyruk oluşturur bekler sırada. o sırada sen sadece susarsın. söylenecek sözlerin miadı dolmuş, gönüller dürülmüş, diller sessizlikle mühürlenmiş susuverir. Ve sen sadece susarsın..

sen vazgeçmesen hayat vazgeçer hepimizden bir gün alır karayel ruhlarımızı. hayatımızdaki tüm sevdiklerimiz birer birer bizi bırakırken bir darağacında boynumuza geçirilmiş urganla bakakalırız gidenlere.. Ve yine bir gün bizim de ipimiz çekilir, bu köhne hayattan çekip gideriz. Hayattayken susmasan bile ölüm sessizliği ile kefenlenir bedenin.

susuzluğunu çektiğin her duygunun seni boğduğu gecenin sessizliğini bozmamak adına susarsın. her susuş bir yarayı örter yüreklerde..

18 Haziran 2007

the imam


ömer lütfü mete'nin yazdığı dram türü bir film. hiç işlenmemiş bir konuya yani imam hatip'li öğrencilerin ruh halini vermesi açısından ve islami yaklaşımları göstermesi açısından ilgi çekici. filmin senaryosu her ne kadar güzel olsa da çok boşluklar kalıyor. daha yoğun ve daha doyurucu bir senaryo ve daha ilgi çekici bir kurguyla çok büyük başarı yakalayabilecek bir yapıtmış. her düşüncenin yorumsuz olarak olduğu gibi koyulması ve her karakterin kendi mantelitesi içerisinde tarafsız değerlendirilmesi filmi daha da çekici kılıyor. başrolde oynayan şahsın tanınmış bir sima olmamasına rağmen performansı gayet iyi.

filmin konusuna gelince imam hatip'te okumuş ama sonradan bilgisayar mühendisi olan bir genç geçmişini hep saklamıştır. daha sonra geçmişte lise yıllarından arkadaşı kanser tedavisi için şehre yanına gelir ve geçici olarak arkadaşının köyüne imam olarak gider. geçmişiyle yüzleşen hem de yumuşak tavrı ile diğer dindar insanlara güzel örnekler sunan karakter tiplemesi filmin en sürükleyici unsurlarından. izlenmesi gereken başarılı sayılabilecer Türk yapıtlarından.

görsel efektler: iyi
ses efektleri: iyi
çekim teknikleri: iyi
senaryo: iyi
kurgu: orta
oyuncu performansı: iyi
yönetmen performansı: iyi
benim puanım: 7/10
imdb puanı: 5/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0481354/

love story


love story

belki de klasik aşk hikayelerinin en önde geleni bu yapıt. bir kız zengin bir adama aşık olur, adam çok zengin olan ailesinden bu kız için vazgeçer ve kendi ayakları üstünde durmaya çalışır. herşey çok iyi ve güzel gidiyorken o amansız kanser, hastalık bu kızı yakalar ve senaryo bu şekilde iyice dramatize edilir. filmin şöhreti, elde ettiği başarısıyla pek örtüşmüyor. ama film müziği hala nikah törenlerinin vazgeçilmez tercihlerden. 1970'ler için fena sayılmayacak sonuna kadar izlediğiniz ama sonunda da ne iyi ne kötü diyebileceğiniz bir film. yönetmen Arthur Hiller'in bu filmin görselliği de fena sayılmaz.

görsel efektler: iyi
ses efektleri: iyi
çekim teknikleri: iyi
senaryo: orta
kurgu: orta
oyuncu performansı: iyi
yönetmen performansı: iyi
benim puanım: 6/10
imdb puanı: 6,5/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0066011/

17 Haziran 2007

fotoğrafta altın oran

Atina’daki tarihi Roma Stoası'nda altın oran kullanılmıştır. antik eserlerin yapımında da bu altın kurala hep uyulmuştur. görsel sanatlar altın kuralı daima nazara almıştır.
altın kural bilhassa resim ve fotoğraf sanatlarında daha çok ön plana çıkmıştır. neredeyse hayatımızdaki tüm nesneler altın orana benzer şekilde kullanılıyor. kredi kartları, tv ekranları vs. 1/3 kuralının çıkış noktası da budur. 1/3 kuralında fotoğraf kadrajını dokuza bölersiniz 1/3 ü esas alarak. burada da 3 parça çıkar önümüze, 2 si bir tarafa 1 i diğer tarafa düşecek şekilde yerleştiririz ilgi merkezinde olacak nesneyi yada objeyi; burada 2/1=1,5 yapar. Burada altın oran’ın 1.618 olduğunu düşünürsek ne kadar yakın olduğunu, ve yaklaşık olarak aynı olduklarını görebiliriz. eğer makinelerimizin sensörlerinin kenarlarının oranının, yani çıktı olarak elde ettiğimiz fotoğraflarının kenar oranlarının 2:3 değil de 2:3,216 olduğunda içinde onlarca altın oran bulunan ve bu orana göre çizilen altın spiral’e nasıl oturduğunu görebilirsiniz. Aslında kompackt üstü fotoğraf makinelerinde 3:4 değil de 2:3 oranının kullanılmasının da temel nedeni 2:3 ün altın orana daha yakın olmasıdır. peki niçin 2:3,216 değil bu oran diye sorarsanız bunun tek nedeni ticari bakış açısıdır. Aynı fotoğrafta 1/3 oranının da altın spiral’e nasıl çok yakın sonuç verdiği anlaşılabilir.

daha etkili bir fotoğrafın ön şartlarından birisi olarak yerleşmiş bir kural. Tabi ki her zaman altın noktalara uyulmuyor şartlar, o anki estetik bakış açısı, yada objelerin etkileşimiyle ilgili olarak karar alınıyor.

aslında bu kuralların temel çıkış noktası gözün görme alanıyla ilgili. yoksa yasal düzenleme değil! her zaman da bu kurallara uyulacak diye bir kaide yok. o an yani fotoğrafın çekileceği zaman sanatçının estetik görüşü daha önemli. altın kuralı daha çok manzarada gökyüzü ve kara dengesini oturtmak, insan portrelerinde gerekli alan boşluğunu sağlamak, obje ve nesnelerde ilgi merkezini doğru belirlemek vs için kullanırsınız. makro çalışmalarda çok fazla detaya girildiği için zaten altın nokta çok fazla belirleyemezsiniz. illa ki obje ve alan boşluğu etkileşimi yada nesneler arası oranlama olmalıdır. altın nokta genel kuraldır, özel durumlarda farklılıklara gidilebilir

15 Haziran 2007

sevgiyi bilmeyenler

Yaşadığı duyguların sevgi olduğunu sanan sığıntılar var. Gönül gemisini bir limana yanaştırır alışverişini yapar ve yelkenler fora deyip uzaklaşır başka bir limana. bu sevgi değil olsa olsa içindeki sevgi ihtiyacını teskin etme metodudur. sevgi daimidir, sevgi kesintisizdir, sevgi tükenmeyen bir enerjidir.

çocukça olanlar bunu anlayamazlar, çocuk gibi davranan olgunlaşmamış akıllar bunu idrak edemezler. onlar ucuz hesapların peşindedir. yalnızca sevilmek ve ilgi görmek isterler, sevgi akışları yoktur, tek taraflı bencilce duygularla kendilerini donatmışlardır.

sevgiden anlamayan insanlar dengesizdir, sevgi olukları kesilince gönül krizine girerler başka başka mizaçlara bürünürler. nankördürler sevgiyi ellerinde tutamadıkları gibi o ana kadar paylaşılanları da tek celsede silebilirler.

egoludurlar sevgiyi bilmeyenler. egolarını tatmin ettikçe gönül kaçanı kovalar hesabını tutarlar. ahmakça tepkiler gösterip anlamsız bahaneler üretirler. gönül kaçanı değil seveni kovalar bunu kulak ardı ederler her zaman.. sevgiler ancak karşısındakinin sevgisiyle beslenir, uzaklaşmak o sevginin dibine kezzap dökmek gibidir, kurutur en has duyguları..

sevgi bitmez ancak öldürülebilir..

sevgisizlerin yalanları bilirsin yalanlarına inanırsın, çizdiği hayal dünyasını da kabul edersin. kendini nasıl göstermek istiyorlarsa öyle görürsün. olgunlaşana kadar krediler verir, hissettirmezsin hiç, yüzüne asla vurmazsın yalanlarını. seviyorum derken sevmediğini bilmene rağmen. dostum derken ardından vurduklarını hissedersin ama yüzleri gülünce sana, suratında en ufak bir asılma olmaz muhatabına karşı. gülersin için için.. yalanlarına inanırsın en az onların söylediklerine inandıkları kadar.. varsın kandırdıklarını sansınlar, varsın aptal yerine koyduklarını düşünsünler, varsın gönüllerini hoş etsinler.. eksilen biz değil onlar olsun..

insan bedeninde şifrelenmiş ebediyet tutkusu bütün bunların sebebi. bu tutku yaşamın bir nevi idamesini sağlıyor. ama kontrol altından çıktığı zaman da hırslanıyor ve “hepsi benim olmalı” zihniyetine bürünüyor hep ben sevilmeliyim iştiyakıyla kavruluyor.

bir gün soluksuz kalacağım, yalnız düşüp bedenimdeki hükmümü yitireceğim, elimi uzatıp sessiz çığlıkla yardım haykıracağım, gözlerimin hayata kararacağı, gönlümün görmediklerini gördüğü dehşetli günü düşündükçe anlamsızlaşıyor bu hırslar, bu sevgi oyunları, bu umursamazlıklar..

5 Haziran 2007

neden cep telefonuna karşıyım?

-cep telefonu ile aynı odada yatanların bağışıklık sisteminin zayıfladığı, beyin krizine yol açtığı söyleniyor.

-gömlek taşımanın kalp krizi riskini arttırdığı söyleniyor.

-arka cepte taşımanın kısırlığa yol açtığı söyleniyor.

-kulakta konuşmanın beyin hücrelerini öldürdüğü söyleniyor.

-otobüste aracın frenini bozuyor.

-uçakta, uçağın düşmesine sebep oluyor.

-yastık altında kulak ardı tükrük bezlerinin salgısını bozuyor.

-toplantılarda ortamın ahengini bozuyor.

-camilerde ibadetin huşusunu engelliyor.

-elektronik cihazların yanında devrelere zarar veriyor.

-araçta abs fren sistemini baltalıyor.

-istihbarat teşkilatında telekulak skandalına sebep oluyor.

-teröristin elinde bomba düzeneği oluyor.

-cem uzan'ın elinde yolsuzluk skandalı oluyor.

-gençlerin elinde kontür krizine zemin hazırlıyor.

-ihtiyarların elinde mesaj gönderememe ve telefon fihristine ulaşamama sorunu yaratıyor.

-telefon şebekelerinin "bu işi tatlıya bağlayalım" yolları aramasına neden oluyor.

-toplumun nazarında fatura krizine, kampanya manyağı olmuş borsacı görünümlü abonelerin artmasını tetikliyor.

-iki telefonun arasındaki dalgalarla az pişmiş yumurta yememizi engelliyor.

-ilişkilerde sen neden aramadın diyerek ayrılıklara davetiye çıkarıyor.

-kontürüm yoktu, şarjım bitti, şarjımı evde unuttum, titreşime aldım, çağrı yaptım, cevapsız arama gördüm gibi deyimlerle teknolojik kültürümüze farklı bir boyut kazandırıyor.

-0532 kullanmak ayrıcalıklıdır gibi kast sisteminin oluşmasına ve toplumsal kutuplaşmalara zemin hazırlıyor.

sorarım size cep telefonu nerde taşınır?

3 Haziran 2007

Curse of the Golden Flower


yimou zhang'ın başarılı yönetmenliğinde şekillenen bir uzakdoğu filmi daha karşımızda. başrollerini yun fat chow ve li gong'un oynadığı, harika savaş sahnelerinin bulunduğu gösterişli bir yapıt. görsel efektleri çok başarılı. bir hanedanın hayatını işleyen ve imparatorun sarayında dönen aile içi entrikaları ele alan bir konusu var. sonrasında taht mücadelesi ve aile içi faciaların bol bol işlendiği senaryoya sahip.li gong, hannibal'ın son filminde de oynamış çok başarılı bir oyuncu. bu filmde de performansı üst düzeyde. keyifle izleyeceğiniz sürükleyici bir yapıt.

görsel efektler: çok iyi
ses efektleri: çok iyi
çekim teknikleri: çok iyi
senaryo: iyi
kurgu: iyi
oyuncu performansı: iyi
yönetmen performansı: çok iyi
benim puanım: 8/10
imdb puanı: 7/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0473444/

hannibal rising


hannibal gibi bir kanlı katil olmak için neden mi arıyorsunuz? işte bu film de bir insanın pisikopat ruh haline bürünmesinin temel nedenleri ortaya koyuluyor. izleyince bir an hak vermeden edemiyorsunuz. film de klasik hannibal serisinden daha farklı bir bakış açısıyla geçmiş dönemler inceleniyor. geçmişte yaşanmış dehşet verici bir hikaye diğer hannibal serileriyle uyumlu bir şekilde başarılı bir senaryo olarak ortaya konuluyor. peter webber'in başarılı yönetmenliğini filmin tüm karelerinde hissedebiliyorsunuz. genç yetenek gaspal ullied'in performansı belki de filmin en dikkat çekici noktası. bu film de hannibal çok zeki ve sezileri güçlü bir çocuk. 1. dünya savaşında ailesi katledilen ve savaşın verdiği zor şartlardan dolayı bir grup ruh hastası askerin gelip kardeşini katledip yemesiyle başlayan psikolojik travmalar ileride seri bir katili doğuracaktır. yetimhanede büyüyen hannibal daha sonra rusya'dan paris'e yengesinin yanına gider. ve tıp eğitimi almaya başlar. ardından tek tek vahşeti gerçekleştirenlerin peşine düşer. tüm serilerden farklı özgün bir senaryosu var. bu tür filmleri seyredenler için izlenmesi gereken başarılı bir yapıt.

görsel efektler: çok iyi
ses efektleri: iyi
çekim teknikleri: iyi
senaryo: iyi
kurgu: iyi
oyuncu performansı: çok iyi
yönetmen performansı: çok iyi
benim puanım: 8/10
imdb puanı: 6/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0367959/

1 Haziran 2007

Aşka Elveda

Aşkı haykıran kız!
Sevgiden soyutlanmış kuru cümleler doğurdun.
Soğuttun tenini tenime,
Elimden gelen buydu meleğim..
Dün gece gözlerimden hayalin süzüldü,
Isıtmak istedim üzüntümün hararetiyle..
Ama bitti!
Değişmezdin ya meleğim!
Yalanmış meğer sevgin..
Duygularıma eğer vurdun,
İçimde acının yarası kaldı.
Bir yarın yalan bir yarın hayal oldu..
Yarınlar bizimdi sevdiğim,
Ayrılık terennüm etmekten korkardık!
Soğukkanlı kestin kalbimin halatlarını..
Kanatların kapandı bana meleğim..
Gözlerin öfke çemberine döndü,
Dudakların kenetlenmiş öpmez olmuş..
Seven dilinden acı tütüyor artık!
Ölmez denen aşkımız uzanmış sevda kayığına,
Merhamet dolu göğsünde bir taş taşıyordun..
Hani dayanamazdın ayrılık buhranına,
İlgisizliğime sitem ederken bu sessizliğin neden!
Aklının hücrelerindeyken azledilmişim hafızandan
Sana ebediyen demiştim!
“iyi ki varsın” anahtarımızdı sevgimizin.
Bir enkazım artık sevginin küllerinden birikmiş,
Üşüyorum! dönsen ısıtmaz soğuk bedenin..
Gözlerin sekerat sarhoşluğuyla bakıyor artık!
O yeşil mercanlar sönmüştü kalbime..
Şimdi teninden buz gibi soğuk terler çarpıyor yüzüme.
Seni kalbimde büyüttüm meleğim.
Ağlasan göz yaşların düşer diye yere,
Üzülürdüm sevdiceğim.
Şimdi hıçkırıklar içinde boğuluyorken,
Sen de anıyor musun beni!
Koskoca bir aşk doğmuşken,
Gölgesinde boğuldun sen.
Sen artık sen değilsin!
Ben de artık bedenimde firari..
Belki yeniden filizlenir korkusuyla,
Kopardım tüm filizlenen kökleri..
İçim acıyor!
Taşıdığın ruhu sevmiştim..
O ruh gidince şimdi,
Boş duvarlar kaldı teninde.
Şimdi yalnızım.
Anlıyorsun değil mi?
Gidiyorum!
Birkaç damla gözyaşımı
Çok görme sevdiceğim..