21 Haziran 2010

gitmenin kalmaktan elzem olduğu demler


Yaşarken gömdüler beni sönmüş külümle. Aklımda bir kalem vardı hayaller karalardı, yazar çizerdi hiç bıkmadan gönül bağlarımı. Ne çok şey sığdırmıştım minicik uçan kilimime. Kim bilir nerde ne zaman inecek! Kime ne benim olduğum hayattan, onlar düğün sanıyorlar yine kalabalıktaki yalnızlığımı. Nazlandım bilsinler yine, üzülmesinler! başkalarının uçurtmalarına takılmış hayallerimin sürüklenmesinden hicap duymasınlar. Ah ahh! bilemezsiniz taarruz altındaki yüreğimin aç gözlü doymaz boşluğunu. Arşa kadar yükselen kahkahalarım yerine sicim sicim yağan göz yaşlarım vardı benim. Dolup dolup taşan acılarım, hayallimi gemleyen yürek bentlerim vardı benim. Sahte nidalar yerine olgunlaşan dirayetlerim nerdesiniz! Yıkıldı tüm kalelerim, değerlerim ve kaybolup gitti gözümdeki tüm değerlilerim. Hatıraların kadrajında sararmış, köşesi kopmuş birkaç resimsiniz artık.
Gitmenin kalmaktan zor olduğunu bilemezdim. Bir sesin çağrısına ezan gibi koşacağımı düşünmezdim hiç. Ne hayatmış ama! Eskidikçe eksilerdeyim, hayatıma katabildiklerim yüreğimde yitirdiklerimmiş meğer. Kaybettikçe anladım maziye sahip olamayışımı.
Nasıl bir zaman nasıl bir oyun ve kurgunun içindeyim bilmiyorum. Vakur bir sesle uzaklaşan bir vapurun dumanının salınması gibi özlem kokularımla uzaklaşıyorum bu şehirden. Beşer bu! şer katmadığı doyumsuzluğu var mıdır bilinmez.. her sefanın sonunda acısından kaçamam ki. Mutluluk haram olmuş feleğin en yüksek tepesinde. Ferhat dağları oyadursun ardından gelen felaketten bihaber.. her mutluluk oyalar her saadet zincirinin son halkası prangalar yüreğimi. Koparmanın vaktidir şimdi, gitmenin kalmaktan elzem olduğu zamandır..
Gökyüzü bakıra bulandı bekliyor yıldızların aşkını. Güneş yine döndü sırtını günbatımındaki renk cümbüşüne. Ya yüreğimdeki hayallerim, umutlarım, aşklarım onlarda mı sönüp gittiler tanyerinin bittiği yerlerde.. gözden ırak bir yerde sükunet saraylarında fermanlar okunuyor benliğime. Ne çağrılar atılıyor, ne yankılar kopuyor saadet denizlerinde. Artık mavi rüzgarlarda sürüklenmek zamanıdır. Bu yol hasretin yürek esaretine dönüştüğü yalnızlık yoludur. Belki bir kaçış belki de gitmenin kalmaktan elzem olduğu bir kurtuluştur uzaklaşmalar.

ellerimden kayıp giden bir inci idin hiç kıyamadığım masmavi denizlerin bağrında sakladığım. biliyorum incindin, masivaya düştük bencil telaşeler içinde. şimdi ne kadar bağırsam boş, çözülmüş limandan uzaklaşıyor hiç haz etmediğim hicran gemisi.. geride kaldı artık pişmanlıklar, münakaşalar, yüreğimize nakşettiğimiz sonsuz hayaller. onsuzluk mu onursuzluk mu arasında bocalamadan verilmişti kararlarım. ben onsuzluğu seçtim sonsuza değin damarlarıma çivilenmişçesine yüklendim gururumu. ve şimdi sadece uzaklaşıyorum fırtınalı yüreklerden durgun iklimli baharlara. çağırıyor beni gitmenin kalmaktan elzem olduğu demler..