28 Şubat 2007

ölüm

ölüm maşukun sevgiliye özlemini dindirmenin geçidi..
ölüm ruh üstündeki tüm maddi ağırlıkların bertaraf edilmesi..
ölüm haksızlığın hakka teslimi, ruhun bedenden azat edilmesidir..
bedene sığmayan değerin sonsuzluğa aidiyatının tescilidir.
ölüm hayatın son mektubu, tadılacak en son çile, bir faninin varacağı son duraktır..
kalplerin maşukuna sızısı, nefeslerin soluksuz teneffüsüdür, bir uyanışın öyküsüdür..
ölüm, sonsuzluğa kümelenmiş yaşamın hududu, özgür ruhların umudu, varlığın huzuru, kayıp kalmış varlıkların öz yurduna vuslatıdır.
ölüm, bazen kanıksadığımız, bazen kaçtığımız, bazen korktuğumuz, bazen bir sızı, bazen bir çıkış, bazen bir kaçış noktası ama kaçınılmaz sondur.
ölüm gözleri açılması, karanlığın zail olması, bir başlangıcın haykırışıdır.
ölüm sessiz bir çığlıktır..
ölüm yalnız bir yolculuktur..
ölüm acı bir ayrılık türküsüdür..
ölüm yuvaya dönüştür..
belki de yarın son günümüzdür!.hayatı o kadar çabuk kanıksadık ki sanki ezelden beridir varız şu gökkubbe altında. hayat insanı demliyor, adeta sarhoş ediyor yarını çok fazla düşünmek istemiyor insan. emellerini, planlarını; hayatının süresini geçecek şekilde yapıyor.. hırslara kapılıyor, hiddetleniyor ufacık menfaatler için. kırıyor, kırılıyor anlamız sinir nöbetlerinde. küsüyor ölümlü olan dostlarına, ölünce de ağlıyor kıymetini bilemediği günlerin ardından. sıkılıyor bazen bir an önce şu zamanlar geçse de, şu işler bitse de, şu kış bahara dönse diye saatlere sitem ediyor. ömrünün öğüttüğü zamanları bile bile, her kışın sonunda bahar, her baharın ardından kışın gelmesini şiddetle bekler. sayısı belli olan mevsimlerin döngüsünden kurtulmaya çalışır insanoğlu.

25 Şubat 2007

babam ve oğlum


çağan ırmak'ın senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini üstlendiği son dönem başarılı dram filmlerinden. filmde fikmet kuşkan (sadık), çetin tekindor (hüseyin efendi), hümeyra (babaanne) gibi zengin ve iyi oyuncu kadrosuyla filmin metni adeta canlanıyor. baba oğul ilişkisinin hem baba hem de oğul gözüyle yansımasını seyredeceğiniz film de mendilinizi yanınızda bulundurmayı unutmayın. zira filmin birçok sahnesinde yoğun duygu fırtınaları yaşanıyor. hüseyin efendi rolüyle çetin tekindor'un oğlunun cenazesinde üzüntü ve haykırış anındaki oyunculuğu parmak ısırtıyor. ege tanman (deniz)'in zaman zaman hayal dünyasından kesitler sunan ve o hayali canlandırmak için kullanılan kostüm, oyuncu ve düzenlenen platoyu düşününce görüntü yönetmeni Rıdvan Ülgen'i ayrıca tebrik etmek gerekiyor. mutlaka izlenmesi gereken filmlerden.

görsel efektler:çok iyi
ses efektleri: iyi
çekim teknikleri:orta
senaryo: iyi
kurgu: iyi
oyuncu performansı: çok iyi
yönetmen performansı: iyi
benim puanım: 9/10
imdb puanı: 9,1/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0476735/

quiz show


john turturro (herbie stempel), rob morrow (dick goodwin) ve ralph fiennes (charles van doren) başarılı oyuncuların rol aldığı drama türü özgün içerikli bir film. nbc kanalında geçmişte yaşanan olaydan esinlenerek hazırlanmış senaryosuyla gerçek bir olayı anlatıyor. quiz show programı halkın beğenisini almış bir yarışma programıdır. programda sürekli birinin kazanması sponsor gelirlerini düşürdüğü için yarışmalara hile katılır. sorular önceden belli, düzen kurulmuş ve işlemektedir. ülkenin zeki insanlarının katıldığı bu yarışma da john turturro adlı yarışmacı, kendisine kumpas yapılarak daha önce hileyle verilen sorulardan sonra bir yarışmada basit bir soruyu cevaplamaması için program yapımcılarının telkini olur. bu kolay soruyu bile bile cevaplamayan john, bunun hazımsızlığını çeker ve ipler burada kopmaya başlar. bazı komik sahneleride olan, dönemi çok iyi betimlemiş başarılı bir yapıt. john turturro'nun karakter betimlemesi çok başarılı.

görsel efektler:çok iyi
ses efektleri: iyi
çekim teknikleri:çok iyi
senaryo: iyi
kurgu: iyi
oyuncu performansı: iyi
yönetmen performansı: iyi
benim puanım: 8/10
imdb puanı: 7,4/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0110932/

the big lebowski

yönetmeni joen coen, senaryosunu ise yönetmen ve kardeşi ethan coen hazırlamış. filmde jeff bridges, john goodman, julianne moore, steve buscemi, john turturro gibi ünlü simalar oynuyor.
komedi türünün kahkahalarla dolu başarılı bir yapımı. jeffrey lebowski; aylak, kendi halinde, bowling meraklısı ve eski bir arabası olan işsiz biridir. bunun çok sıkı iki arkadaşı daha vardır ve bunlar tam bir kafadar gruptur. herşey lebowski'nin evine giren gagnsterlerin halısına işemesiyle başlar. buna içerleyen lebowski, aynı ismi taşıyan bir zengin yüzünden halısının kirlendiğini anlar ve o zenginin kapısına dayanır. aynı ismi taşıyan zengin lebowski'nin karısı kaçırılmıştır ve karısını kaçıranlara fidye verme görevini aylak olan lebowski'ye verir ve tüm gülme krizleri buradan itibaren başlar. Film içindeki 3 arkadaşın nihilizm, nasyonal sosyalizm, nazi vs. kavramları tanımlamaları mizahın en doygun yerlerinden. ayrıca küfürmetre ile ölçülemeyecek derecede küfürlü olmasına karşın filmin karekterleriyle tam örtüşen diyalogları bulunmaktadır. senaryosu çok başarılı, karakter oyuncularının performansı göz dolduruyor. görüntü yönetmeni senaryoyu tam olarak karşılayacak düzeyde başarı göstermiş. kesinlikle izlenmesi gerekin filmlerden.

görsel efektler:çok iyi
ses efektleri: iyi
çekim teknikleri:çok iyi
senaryo: çok iyi
kurgu: iyi
oyuncu performansı: iyi
yönetmen performansı: çok iyi
benim puanım:7,5/10
imdb puanı:8,1/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0118715/

21 Şubat 2007

iyilik ve kötülük

iyi insan olmak gibisi var mı!

iyi insan yumuşak huyludur, halim selimdir, insanlara fazla üstelemez, onların kırılacaklarını bildiklerin hassas noktalarını gözetirler.
iyiler bencil değildir herkesi sevmeye, herkese yardımcı olmaya hayatı kolaylaştırmaya çalışırlar.
iyiler; merhabasını kimseden eksik etmez, selamında hesap yapmaz, güler yüzünü asla soldurmaz, sevgi menbaı ile sularlar gül açan çehrelerini.
iyiler yalan söylemez, doğru bildiklerini en tatlı dille dillendirir, kıvırmazlar. iyiler toleranslıdır bir kere hak tanır, fırsat verir, toparlanmasını beklerler. ama fırsatı değerlendiremeyenlere de iyiliğin daimliği için taviz vermezler.
söz verdikleri zaman sözlerini tutar yaptıkları işleri tamamlamadan ayrılmazlar. iyiler iç huzur yaşarlar, gölgelerinde, ardlarında kötülükten birikimler olmadığı için ağırlığını hissetmezler. mutludurlar, mutlulukları ışık saçar etkafındaki insanlara.
iyilikler katlanarak artar, giderek çoğalır, yatsının mumu sönse de yalansızlığın verdiği huzur içinde dalarlar uykularına, başlarını yastığa koyduklarında zihinlerini kurcalayan tilkileri bulmazlar asla.
iyilerin susması fitneyi dindirir, konuşması hakkaniyeti dile getirir. iyilerin gülmesi içtenliği, kızması yanlış giden durumların habercisidir.

peki ya kötüler!..

kötü insanlar yapmacıktır, uyumsuz sözler sarfederler. kötülerin kişilikleri fazladır birbirine karıştırırlar her anları hatalarla yoğrulur.
kötülerin gülüşü kulak tırmalar, konuşması ukalalık olarak bellenir, hareketi terbiyesizlik, davranışı ahlaksızlık abidesi olur insanların gözlerinde.
kötülerin zaferleri yatsılarda söner, küçük mutlulukları huzursuzluk denizinde peyderpey boğulur.
kötülerin tutkusu kontrolsüzdür zarar verir etrafındakilere, amaçlarına ulaşmak için kural tanımaz, ulaştıklarında ise ardlarında koca koca enkazlar bırakırlar.
kötüler utanmazdır bu onları kahraman ziyade edepsiz kılar insanların nazarında.
sahtekarlıkla örttükleri zekilikleri cehalet kokar, hızları kaplumbağanın ayaklarına dolanır, her atakları korkulu ruh haliyle paniklenir.
lafla peynir gemisini yürütmeği doğruluğun nişanı saysalar da gemileri limandan ayrılmadan vurur karanın en sert kayacına.
kötüler işlerin kolayına kaçtıkları için yolları sığ ve sıkıcıdır. iyiler gibi akıl dolu, çeşitliliği olan aktif bir yaşama ulaşmadan kaybederler.
kimbilir belki de kötülerin en büyük faydası; iyilerin iyiliğini belirginleştiren, farkını koyan örnek tezatlar olmalarıdır

20 Şubat 2007

fizar

Emellerimle süslerim yarınları,
Yarin ellerine değince susarım.
Sancılar nicedir sarar bendimi,
Sana ancak yabancı olabildim!
Hayat bana fizar tadı veriyor.
Bayatlıyor hafızamda aşklarım.
Yakınmayı unuttum isyanlarımda,
Kim bilir kimler yakın sana!..
Tatlı sözleri bana merhumedir,
Çok görür artık bir merhabayı..
Her duygum acı dağlarının ayrı yakasında,
Ayyuka çıkar isyanım acıların arkasından.
Sürgün olur, aşk hamurumuz kabarmadan,
Atılan çamurlara abanır, kapaklanırız..
Ekşimiş aşk meylerinin lezzeti,
Hatıralar eskimiş, mazinin zilletinde..
Ne hazin gelir veda hadisesi,
Kesilir en azimli yerinden sevgi dizesi.
Sevdamı yok sayarak iftira ettin ya bana!
Bir vedayla hatıramı attın yabana..
Kaygılı kalbimde tükendi sana ısrarlarım,
Duygular esaretinde zarar gördü kararlarım!..
Ne fizar ederim bundan gayri
Nazarında dokunmaz bana hayrı
Ayrılık kaderini yaşarım içten içe
Badirelerle aşarım yokluğunu, hiçliğini..

18 Şubat 2007

apocalypto (kıyamet)


mel gibson'un başarılı oyunculuğunu her zamanki gibi seranistliğinde ve yönetmenliğinde de görülmekteyiz. 2006 yapımı dram ve aksiyon türü bir yapım. 600 yıl önce maya imparatorluğu çok zor döneme girmiş ve bu çıkmazdan kurtulmak için halkına eziyet yapan bir duruma gelmiştir. şehir merkezindeki mayalar orman içlerinde yaşayan mayalara eziyetler ederek sözde tanrılarına kurban etmek isterler. çok kanlı sahneleri içeren bu filmi hassasiyetleri olan izleyiciler izlememeli. ancak görsel efektleri ve konuya bakış tarzı çok başarılı. mayaların yaşam tarzını çok iyi veren filmin kostümleri ve dönemsel çizgileri çok iyi vurgulanıyor. filmin içindeki yüksek tempo, gerilim ve macera heyecanı katbekat arttırıyor. senaryosundaki efsanevi deyimler, uğursuzluk, sembolik ifadeler güncel hayatla çok iyi bağdaştırılıyor. ayrıca sonu çok iyi bağlanmış ve güzel mesajı olan bir yapıt.

görsel efektler:çok iyi
ses efektleri:çok iyi
çekim teknikleri:çok iyi
senaryo:iyi
kurgu:iyi
oyuncu performansı:iyi
yönetmen performansı:çok iyi
benim puanım:8/10
imdb puanı:7,6/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0472043/

the apartment


Billy Wilder'in yazıp yönettiği romantik dram türünün başarılı örneklerinden. 1960 yapımı bu film dönemin tüm çizgilerini içinde barındırması açısından keyifle izlenecek bir özellik taşıyor. ayrıca diyalogları ve senaryosu çok etkileyici olarak hazırlanmış bir film. bu filmin en önemli özelliği ise Billy Wilder'in senarist, yapımcı ve yönetmen dallarından aynı filmden tek başına üç oskarı alan tek kişi olmasıdır. Jack Lemmon (C.C.Baxter) çok kalabalık bir şirkette vasat bir memur olarak çalışmaktadır. idarecilerinin baskısıyla jack'in evini sevgililerini götürdükleri yedek ev olarak kullanırlar. jack'in amirlerine yaptığı bu yardımlardan dolayı kariyeri sürekli artmakta ama evine girme fırsatı bulamadığı içinde yaşamı bir türlü düzenli gitmemektedir. bu ikilemler arasında komik sahneler de epeyce yer almaktadır. filmin sözleri çok etkili ve dikkatlice dinlenmeli. jack'in hayatı bir gün asansör görevlisine aşık olunca değişecektir.

görsel efektler:iyi
ses efektleri:iyi
çekim teknikleri:iyi
senaryo:çok iyi
kurgu:çok iyi
oyuncu performansı:çok iyi
yönetmen performansı:çok iyi
benim puanım:8.2/10
imdb puanı:8,4/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0053604/

rocky balboa (2006)

Sylvester Stallone (Rocky Balboa)'nin yönetip oynadığı 2006 yapımı dram türü filmin konusu bilindik rocky serisine çok benziyor. hikayesi kısaca şöyle ki rocky, artık boksu bırakmış restoran işleten ve yaşını almış bir kişidir. eşini kaybetmiş, oğlu ise bir şirkette görevlidir ve babasının efsanevi başarısı gölgesinde kalmanın ezikliğini hissetmektedir. o sıralar namalup zenci bir boksörün şanı almış yürümüştür. halk tarafından pek sevilmeyen başarılı genç boksörle rocky'in gençlik dönemlerinin kıyaslaması yapılır. animasyonlarla rocky ve bu yeni şampiyon arasında dövüş tahminleri yürütülür. tabiki rocky kendiyle yüzleşmek ve kendi tabiriyle "içindeki hayvanı" yok etmek istemektedir. girişimcilerin teklifiyle özel bir musabaka yapılır. nostalji olması açısından filmin başarılı olduğu söylenebilir. senaryosu da gayet güzel ve diğer bölümlerle uyumlu hazırlanmış. ama filmin sonunda tek müsabaka yapılması beklentileri tam karşılamıyor. rocky serisine bir veda niteliğinde olan kurgusunun daha efsanevi sonla bitmesini beklerdim.
görsel efektler:çok iyi
ses efektleri:çok iyi
çekim teknikleri:iyi
senaryo:iyi
kurgu:orta
oyuncu performansı:çok iyi
yönetmen performansı:iyi
benim puanım:7/10
imdb puanı:7,5/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0479143

all ebout eve (sinema)


1950 yapımı dram türünün en başarılı örneklerinden "eve hakkında herşey" adlı filmde ünlü simalar; Bette Davis (Margo Channing) , Anne Baxter (Eve Harrington) , George Sanders (Addison DeWitt)rol almaktadır. Margo şöhretin zirvesinde çok başarılı bir tiyatro oyuncusudur. 40'lı yaşlarını süren bu oyuncunun en büyük desteği de sevgilisi rolündeki en başarılı genç senaristlerden olan Gary Merrill (Bill Sampson)dur. Margo'nun çok büyük hayranı olan Eve herşeyiyle ona benzemeye ve onun gibi olmaya çabalayan bir genç kızdır. bir şekilde Margo ile tanışır ona yakınlaşır ve zamanla büyük hırsları sonucunda onun yerini almak için çabalar. filmin içerisindeki yoğun anlamlı veciz sözler ilgi çekici. örneğin; "son eczanede son hap bitene kadar ölmeyeceksin" gibi enterasan sözlerle karşılaşmak mümkün.
görsel efektler:iyi
ses efektleri:iyi
çekim teknikleri:iyi
senaryo:çok iyi
kurgu:iyi
oyuncu performansı:çok iyi
yönetmen performansı:iyi
benim puanım:7,8/10
imdb puanı:8,4/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0042192/

14 Şubat 2007

kölelik

Kölelik sistemi belki de insanların en ilkel tutumlarından. Bir insanın özgürlüğünün kendi insan familyasından başka bir insanın elinde olması kadar aşağılayıcı bir tutum olamaz. Yada sırf renginden, nesebinden, ekonomik yetersizliğinden dolayı sömürülmesi, eşya gibi kullanılması, horlanması, varlığından gelen o müstesna şerefliliğin yok sayılması kadar acı bir şey yoktur sanıyorum! İnsanoğlu köleliğin kalkmasını, tarihin gerilerinde, karanlık çağlarda olabilir diye düşünse de eski tarihlerden yakın yüzyıllara kadar kölelik dünyada işleyen bir sistem olarak varlığını korumuştur.
Romalılarda kölelerin sayısı hür insanların üç katı kadardı. Onların iş gücünden yararlandıkları gibi işkence ve ölüm korkusuyla yaşatmaktan da geri kalmamışlardır. Sezar 1milyon köleyi, Paulus Aemilus 150bin köleyi, Marius ise 140bin köleyi sadece bir savaşta ele geçirip satmıştır vakti zamanında. Asurlar savaş kölelerinin derisini yüzer şehir kapılarına asarlardı. Meşhur Hammurabi kanunlarında insanlar; avilim sınıfı (asil ve hür olanlar),
meskenum sınıfı (yoksul ve yari efendi olanlar) ve werdum sınıfı (köleler) olarak üç statüye ayrılmıştır. Farslılar ise esirlerden siyahileri öldürüp diğer insanları köleleştirirlerdi. Eskiden savaşlar yapılır esirler ele geçirilir ve bu insanların ya toplu öldürülmesi söz konusu ya ağır işlerde kullanılması yada köleleştirilerek ülkenin diğer insanlarına satılması söz konusu olurdu. Zamanın ve şartların olgunlaşması asırlar almıştır. Bilinen bir geçek ise köleliğin bir anda kaldırılmasının çok zor olduğudur. Örneklerde gelecek ama bir açıklama olarak şunu söyleyelim ki Habeşistan Kralı 1932’lerde dahi sert önlemler alarak ancak 20 yılda kaldırma planı yapabilmiştir. Eski dönemler de ise köleliğin kaldırılması çok daha zordur.
Fransa’da 1794, Amerika 1862, İngiltere 1883’de köleliği yasal olarak kaldırmıştır. Maalesef kölelik toplumların içerisine o kadar çok işlemiş, o kadar olağan bir tutum olarak varlığını sürdürmektedir ki kalkması da belirli süreçler almış ve epeyce zorlamıştır insanlığı. 1936’larda dahi Habeşistan’da köleliğin devam ettiği biliniyor. Hong Kong’da çocuk sayıları fazla olan fakir aileler, Mui-Tsai diye bilinen yerleşmiş bir gelenekle zengin ailelere satması normal görülüyor. Uzak doğudaki durum Hong Kong’tan çok farklı değil. Zira Çin ancak 1923 tarihinde çocukların para karşılığı satılmasını yasaklamak amacıyla 10 yaş sınırı getirmiştir. Japonya gibi gelişmiş ve müreffeh görülen bir ülkede geyşa isimle köle ve kadınları satan müessese el altından varlığını devam ettirmektedir. Güney Amerika’da borçlarını ödemeyenler borçlarını ödeyinceye kadar alacaklılara kölelik yapıyor. Şimdi dünyanın haline bakıyoruz da önceleri bireysel kölelik sistemleri yaygın bir şekilde sürüp gidiyormuş şimdiler de ise kitlesel kölelikler almış başını gidiyor. Bazı toplumlar müreffeh yaşamlarını sürdürürken bazıları ise sefalet içerisinde yaşayıp gidiyor. Dünyanın en fakir ülkelerinin %90’ı Afrika’da bulunuyor. Birçoğu açlık sınırında. Elmas ve altın rezervlerinin birçoğunu barındıran Güney Afrika sömürgeci zihniyetler adına elmaslarını kendi elleriyle çıkarıp kendi elleriyle teslim ediyorlar İngilizler’e. Ortadoğu’da petrol yataklarının üstünde oturan Müslüman ülkeler kendi ülkelerinde işgale uğruyorlar ülkelerinde öldürülüp 3. sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar. Açlık ve sefalet almış başını gidiyor. Biraz daha iyi durumda olan ülkeler sadece zengin ülkeleri daha da zengin etmek amacıyla açık Pazar durumundalar. Bilgiyi, teknolojiyi, enformasyonu keşfeden ilerleten ülkeler; bunu bir tekel haline getiriyorlar. Üretmek yerine kabız biz şekilde tüketen ülkelerin altyapısını oluşturup ürettiklerini pazarlıyorlar.

1947 yılında dönemin ABD başkanı Truman Türkiye’ye Marshall yardımları yaptığını birçoğumuz biliriz. Truman ise CIA’yın kurucusudur. ABD’nin varlığını güçlü kılmak için dünyada darbelerin altyapısını oluşturan, faili meçhul cinayetleri yaygınlaştıran kişidir. 1946’da Dışişleri Bakanı Hasan Saka ve ABD’li Büyükelçi Edwin Wilson arasında Truman Doktrini anlaşması imzalandı. 1948’de Marshall yardımı bunu takip etti. Sözde komünizme karşı önlem niteliğindeki yakınlaşma çabalarından öte bir şey değildi bu yardımlar. Ayrıca o zamanlardan ekonomik olarak kendilerine göbekten bağlamayı hedef almış ülkeyi tüketen bir toplum haline getirmeyi planlamışlardı. Ülkemizdeki MİT teşkilatının kökeni ve başlangıcı olan MAH bildiğimiz üzere Amerikan yardımı ile kurulmuş hatta maaşlarının bir kısmı Amerika tarafından karşılanmıştır. Bizim en mahrem bilgilerimiz onlara peyderpey iletilmiştir. Şimdilerde ise İMF ile göbek bağımız var ister istemez politikalarımıza onlar yön veriyor, maaşlarımızı onlar belirliyor, geleceğimizi önemli ölüde onlar tayin ediyor. Şimdi derin derin düşünüyorum da acaba ülkemiz şu an kimlerin elinde yada kimler bize gelecek tayin ediyor? Gerçekten özgür bir ülkede miyiz yoksa bir kıskacın içerisinde acı sona doğru mu yaklaşıyoruz!

12 Şubat 2007

kurtlar vadisi terör (ajanda/ dizi)

kurtlar vadisi terör dizisinin, bir önceki dizinin başarı çatısı üzerine oluşturulmuş olması şu an için bize çok fazla fikir vermiyor. açıkçası ben diğer dizinin de ilk bölümlerini sıkıcı ve sığ bulmuştum. bu biraz da konunun, anlatım safhasında olmasından kaynaklanıyor. birkaç bölüm sonra ciddi bir hareketlenme olur. bir olayı, yeri, mekanı, ana planı betimlemeden ilk bölümden çok fazla çıkarım yapmak kolay olmasa gerek. çekim tekniklerini aslına bakarsanız ben çok beğenemedim. yakın plan ve alttan çekilen yüzler sanki kilo almış insan görüntüsü veriyor. diziye ciddi bir görüntü yönetmeni lazım diye düşünüyorum. diyaloglara dikkat ettim artık çok sık kullanılan ve kullanılmasından gına gelen koparırım, yakarım, yıkarım laflarının henüz çok fazla hareketlenme başlamadan ilk bölümlerde kullanılması biraz yapay kaçmış. soner yalçın'ın araştırmacı yazarlığının çok kaliteli olduğuna inanıyorum. olaylara geniş bir pencereden bakmak ve detaylar arasında bağlantı sağlamak zor iş. bu dizinin senaryosunun sığ olduğunu sanmıyorum, özel bir konu seçildiğine göre muhakkak arka planında bir çok alt başlık içeriyordur. dizideki oyuncuları eleştirmiyorum çünkü biraz amatörlük dizeye güzel hava katıyor. usta oyuncuların arasına serpiştirilmiş ön planda duran amatör oyuncuların gayretli ve işin ciddiyeti içinde oldukları her halinden belli oluyor. kapalı mekan seçimlerini çok beğenemedim. daha farklı havaya sokacak, yeniliklerin geldiğini haber verecek dekorlar cazibeyi arttırabilirdi. eskinin kalıntısı üzerine kurulmuş bir dizi gibi değil de eskiden ilham alan yeni vizyonlar açan, gelişen bir imaj görmek isterdim. ayrıca sonraki bölümlerde milliyetçilik kavramı biraz daha geri planda tutulmalı. zira bu kavramın içi siyasi ideolojiyle doldurulabilir, istenmedik durumlar doğurabilir. sonuç olarak; şu an genel bir değerlendirme yapmak için erken, reytinglerinin iyi olacağını düşündüğüm, senaryosuna güvendiğim bir dizi olacak diyorum.

7 Şubat 2007

içimdeki fırtına

Benim ruhumda yaşadığım bir bozgun değildi zira. İçime nice ders fidanları ekmiştim ağıtların melodisinden düşen sancılarla. Arzuladığım tüm zaferler birer birer bayrak düşürdü imkansızlığın hizip kümelerinde. O ana kadar hissetmemiştim böylesine bir direnci geçit vermeyen korku hendeklerinde. Cehalet çağlayanları gümbür gümbür akmaya başlayınca şırıltısıyla irkildim. her ne kadar celalli görünse de mizacım içimde erimişti tüm nefret taşları. Kalanları da merhamet okyanusunun kıyısına döktüm ilk dalgaya yem olsun diye iyice yaklaştım kıyısına korkularımın. Aşksız bir karmaşaydı yaşadığım, hiç çözemediğim bir bulmaca, yerine koyamadığım bir taş gibi kopuktu yamacından. bilinmezler ülkesinin kimsesizler adacığında sessiz bir isyan içerisindeyim. Ne çığlığımı duyan bir akis ne de aksime ses veren anlamsız dalgalar karşılayabiliyordu beni. En aksi adam bellemiştim benliğimden süzülmüş, yabanileşmiş, bana yabancı gördüğüm bunalımlı mizacımı. Siluetlerimi inkar etsem dahi kördüğüm olmuş yüreğimin zıllıydı her taşan amaçsız sözlerim. Neydi o umutsuz kaldığım buhranlı denizlerde yaşadığım gelgitler? Neydi beni sürükleyen, düşüncelerimi kahrolası tozuna katan matem rüzgarları? Sormadan dahil olduğum oyunun parçası olmaktan muzdarip oldum. dahası garip bir duyguyla geçmiş ve gelecek arasında sıkışmış bir öfkeden başkası değildim. Ne geçmişi bilebilir ne de bilgeler gibi kafamda tasavvur edebilirdim gelecekte beni bekleyen akıbetlerimi. Laf yetiştirmekten tüyleri tükenmiş dilimle tükürsem tüm öfkemi, kahpeliğin meymenetsiz simasına. Mayasında hazır tuttuğu kötülük tohumları ateşlenir, canlanır yeniden sarf ettiklerimden bir çıkmazlar filizi. Bıraksam boşluğa hislerimi, bir hiç olmak isterken yüreğimi alır mı yine girdap nöbetleri? Alır mı beni benden huzur isterken; muzur hayallerimin pasıyla paslanmış, yasak hududunda kurum kaplamış dehlizler. hala güvensizim sorularla ihata ettiğim muammaya, hala inanamıyorum bana reva görülen bedeni dar biçilmiş hayata, hala ben kimim sorusuyla süslüyorum zihnimi örseleyen düşüncelerimi.

the shining


jack nicholson’un oyunculuğunu konuşturduğu 1980 yapımı korku ve gerilim yapıtlarından. Stephen king’in romanından esinlenerek senaryoya çevrilen film korku öğelerini çok iyi betimleyen başarılı bir yapıt olarak gösterilmektedir. Filmin konusuna gelince; iş hayatı sürekli kötü giden bir adam daha rahat yazarlık yapabilmek ve bir yandan da para kazanabilmek için kışın kapalı bir otel de çalışmak için anlaşır. Kar fırtınasıyla tüm yolları kapanan bu tatil beldesinde adeta yaşam durmakta ve sessizliğe bürünmektedir. Tüm iletişimlerin kesildiği bu otelde kötü ruhların olduğuna inanılıyor ve bir mezarlık üzerinde inşa edildiği iddia ediliyor. Bana göre jack nicholson’un oyunculuğu senaryonun başarısını geçmiş. Mimikleri ve karakter çizimini çok beğendim. Kurgusu çok iyi sayılmasa da sürükleyici bir profil çiziyor.
görsel efektler:iyi
ses efektleri:iyi
çekim teknikleri:iyi
senaryo:orta
kurgu:orta
oyuncu performansı:çok iyi
yönetmen performansı:iyi
benim puanım:7/10
imdb puanı:8,4/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0081505/

vertigo


Alfred hitchcock’un unutulmaz klasiklerinden. Bir dönemlerin efsane oyuncusu James stewart ve kim novak’ın güzelliğini vurduğu unutulmaz filmlerden. Sinema tarihinin en önemli öpüşme sahnesi bu film içerisinde yer almaktadır. Dedektif rolündeki James suçluların peşinden koşarken mesai arkadaşının gözlerinin önünde damdan düşmesini görmesi ve yükseklik korkusunun başlamasıyla hayatı değişir. Bir cinayetin perde arkasındaki tüm sırlar polislikten ayrılıp dedektifliğe başlayan James’in korkularını yenmesiyle açığa çıkacaktır. Filmin güzel olmasının ardında konusal özgünlük yatmaktadır. O zamanın şartlarını düşünürsek ve hala da keyifle izleyebiliyorsak bu yapımı bunu sanırım özgün senaryosuna ve sağlam kurgusuna borçluyuz. ayrıca filmin jeneriği 58 yapımı bir film için oldukça başarılı grafik öğeler içermektedir.
görsel efektler:iyi
ses efektleri:orta
çekim teknikleri:iyi
senaryo:çok iyi
kurgu:iyi
oyuncu performansı:iyi
yönetmen performansı:çok iyi
benim puanım:9/10
imdb puanı:8,5/10
imdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0052357

4 Şubat 2007

blood diamond (2006)


güney afrika'nın bir nevi türkiye'deki kurtlar vadisi versiyonu. ülke yönetimini ve ülkedeki asileri kullanan ikisine de silah pazarlayan ingiliz sömürgesinin halkı ezerek ordaki elmasları toplamasıyla ilgili bir sinema. dünyanın her yerinde olduğu gibi hakim güçlerin daha güçsüzleri ezmesini ele almış bir film. dünyadaki 25 fakir ülkenin 23'ü afrika'da yaşadığını düşünürseniz bir de dünya elmas ve altın rezervlerinin yüzde doksanının da bu ülkedeki varlığını ele alırsanız bu ne yaman çelişkidir demekten kendinizi alamayabilirsiniz. oldukça hareketli ve aksiyon sahneleri göz dolduruyor. zenci bir adamın ailesini kurtarması için çabası, orada ingilizlerin elmasları alabilmesi için aracılık yapan bir adam ve bu kirli ilişkileri ortaya dökmeye çalışan bir kadının üzerine kurulu bir senaryo. Leonardo DiCaprio (Danny Archer), Djimon Hounsou (Solomon Vandy) ve Jennifer Connelly (Maddy Bowen)'in oynadığı 2006 yapımı film sürükleyici nitelikte.
görsel efektler:iyi
ses efektleri:iyi
çekim teknikleri:iyi
senaryo:orta
kurgu:orta
oyuncu performansı:iyi
yönetmen performansı:orta
benim puanım:7/10
imdb puanı:7,8/10
imdb adresi:http://www.imdb.com/title/tt0450259/

the illusionist


2006 the illusionist adlı yapım the prestige'in gölgesinde kalmayacak güzellikte. ikisinin de benzer noktaları muhakkak var. bu filmde de gizemli ve esrarengiz güçleri olan Edward Norton (Eisenheim)monarşi yönetimi altındaki macaristan'da yaşamaktadır. küçük yaşlarda ülkenin prensesine aşık olur. ama ailesi asilzadeden olan birinin köylü biriyle ilişki kurmasını yasaklar. güçlerini ve becerisini iyice ilerleten sihirbaz beklenmedik ihtişamıyla tekrar kasabaya döner. ve yine prensesle yolları keseşir. gücüyle neredeyse koskoca bir imparatorluğu sarsacaktır. sonundaki kurnazca hazırlanmış kurgusu övgüyü hak ediyor. aradaki Paul Giamatti (Inspector) ile ilgili ince esprilerde gayet hoş. filmin sonunda beklenmedik bir sürpriz sizleri bekliyor. romantik ve fantastik türündeki bu filmi keyifle izleyebilirsiniz.
görsel efektler:iyi
ses efektleri:iyi
çekim teknikleri:çok iyi
senaryo:iyi
kurgu:çok iyi
oyuncu performansı:iyi
yönetmen performansı:iyi
benim puanım:8,2/10
imdb puanı:7,7/10
imdb adresi:http://www.imdb.com/title/tt0443543/

children of man


bu film gelecekte insanlığı bekleyen kötü günleri ele alan dramatik bir şekilde irdeleyen senaryoya sahip. 18 yıldır dünyadaki birtakım sebeplerden dolayı bebek doğumları son bulur. sadece bir hamile kadın bulunmakta ve bir kadının hamile kalması tüm dünyayı değiştiren bir olay olarak görülür. dünyada çocukların olmaması insanlığı bir kargaşa ve beklentisiz bir geleceğe sürüklemektedir. filmin senaryosu basit ama görsele efektleri göz dolduruyor. tek formdan çekimler ve kat geçilmeden yapılan uzun ve heyacanlı sahneler adeta izleyiciyi büyülüyor. teknik ekibin ve görsel yönetmenin başarısını ayakta alkışlamak gerekiyor. filmin ana mesajı; çocuksuz bir dünya kötü bir dünya olur. 2006 yapımı bu filmi orta halli sinema olarak seyredebilirsiniz.
Clive Owen, Julianne Moore ve Michael Caine gibi bir çok başarılı oyuncunun kadrosunda bulunması filmin iyi yönlerinden.
görsel efektler:iyi
ses efektleri:iyi
çekim teknikleri:iyi
senaryo:orta
kurgu:zayıf
oyuncu performansı:iyi
yönetmen performansı:iyi
benim puanım:6,5/10
imdb puanı:8,2/10
imdb adresi:http://www.imdb.com/title/tt0206634/

3 Şubat 2007

the girl in the café


Bill Nighy (lawrence) ve Kelly Macdonald (Gina) ikilisinin başrolünü paylaştığı diyalog ağırlıklı romantik bir film. Ruh hallerini ve karakter tiplemeleri oldukça başarılı. Lawrence kabine üyesi bir bakanın danışmanı, gina ise iş güç sahibi olmayan kendi halinde yaşayan bir kız. Lawrence’nin hayat akışı çok monoton ve her şey işine bağlı bir şekilde şekillenmiş. Gina daha rahat bağlayıcı hiçbir engeli olmayan bir kız. Bu iki farklı karakterin yolları bir cafede kesişir. Dünyada ölen çocuklar, aids’li anneler, açlıktan ölen insanlar için uluslar arası bir toplantıya politikacılar yanlarındaki partnerleriyle giderler. Lawrence de Gina’yı götürür ve olaylar burada gelişmeye başlar. Filmi sırf başarılı oyunculukları için dahi seyredebilirsiniz. Senaryo daha çok mesaj verme kaygısıyla hazırlanmış. Kurgusu çok karışık değil ve sürükleyici bir nitelikte.

İmdb adresi: http://www.imdb.com/title/tt0443518/
İmdb puanı: 7,6/10
Benim puanım: 6,7/10

2 Şubat 2007

ömermazi'in başbakanlık vaatleri

Korsan kopya yaygınlaştırılacak, korsanı teşvik edenler ödüllendirilecek,
Memurlar bugün git yarın gel yerine “bugün git dün gel” diyecek,
Fotoğrafa Photoshop ile müdahale edenler tutuklanacak,analog makinaları makaraya alan dijitalciler film makaralarıyla gıdıklanacak.
Yargısız infaz meşru olacak, adalet mülkün sıvası olacak.
Asya ve Avrupa üzerine köprü yerine Avrasya maratonuna ağırlık verilecek, gerekirse kıtalar yapıştırılacak.
İş görüşmelerinde şaşırtmacalı sorular, özellikle 100 altın soru güncellenecek. Şaşırtma soruları güncellenene kadar iş talipleri şaşırmış gibi yapacak.
Öğlen açık bankalar kaldırılacak, öğlen ile ikindi birleştirilip yemekte padişah sofrası kurulacak.
Üç büyükler 18’e çıkarılacak, tüm takımlar Anadolu takımı kabul edilecek. Maçlardan önce çikita muz türküsü seslendirilecek.
Benim işçim, benim köylüm, benim çiftçim, benim memurum gibi hitaplar kaldırılacak yerine benim banka mudiim, benim borsacım, benim kredi kartı mağdurum, benim organik tarım uzmanım, benim depremde inşaatı yıkılan müteahhidim kullanılacak.
Öğretmenlerin tüm yetkileri alınacak, her öğrencinin eline sopa verilip hocalarda sağlamlık testi yapabilmeleri için deney ortamları oluşturulacak.
Windows ile Winsa arasında stand by anlaşması yapılacak, Sabancı Grubu bu iki teknoloji arasında transferleri gerçekleştirecek. Çift camlar 5 cama çıkarılacak, plastik çerçevelerdeki odacıklar, 3 oda bir salon şeklinde düzenlenecek.
Aşkın kanunu yeniden yazılacak. Anayasa, Babayasa şeklinde değiştirilecek.
Avrupa’daki Nobel ödüllerinin benzeri Türkiye’de yapılacak eski adı no-bel yerine yeni adı yes-bel olup patenti Avrupa’dan temin edilecek. Yes-bel ödülleri, sahiplerini kimsenin aramasına gerek kalmadan bulacak.
Kremlerdeki salatalık sütü özü, diş macunlarındaki misvak özü, tıraş losyonundaki aloe vera ve şampuanlardaki bitki özleri birleştirilip voltran özü olarak tek bir öze indirilecek. Voltranı oluşturmak için bir kere voltran demek yeterli olacak.
Kırk haramilerin kapısı açıl susam açıl demeden açılacak. 40 haramilerin kontenjanı 550’ye çıkarılacak, uçan halılar ceylan derisinden yapılacak, uçan halılar aynı zamanda yüzecek.
Bir fincan kahvenin hatırı 80 yıla çıkartılacak,
O bir sır deyip çorbanın tarifini vermeyen teyzeler oldukları yerde mumyalanacak,
Ayşe teyzenin ace’sine tuzu ruhu katılacak, ruh çağırma seansında tuz ruhu Ayşe teyzeye içirtilecek, çamaşırlar cart diye yırtılmayacak.
Sakızlar patlayınca surata yapışmayacak,
kaybolmayan sakız icat olunacak,
4 katlı peçeteler 10 kata,
3 jiletli tıraş bıçakları 5 bıçaklıya çıkarılacak,
Sınavlarda 10 yanlış bir doğruyu götürecek,
Fenerbahçe Cumhuriyet’i Avrupa Birliği’nden men edilecek,
Altılı ganyan üçe indirilecek,
Ajdar’a kaset yapılacak,
Bülent Ersoy helal süt emmiş bir kızla evlendirilecek,
Kolaların asiti kaçmayacak. Kola ile sağlık arasında bağ kuran spekülatörler imf’ye havale olunacak.
Deli danaların ruh sağlıkları, psikologlar gözetiminde tedavi edilip akıllanacak, tavuk gribi kapan tavuklara yönelik aşı kampanyaları arttırılacak. danaların toplu sünnetleri köy muhtarları tarafından gerçekleştirilecek.
kutuplardaki buzulları donduracağım,
Gulf Stream sıcak su akıntısını akdeniz sahiline akıtacağım,
ozon tabakasını sigara dumanıyla yamayacağım,
erken yatıp erken kalkacağım, bir yumurtayı sütle çalkalayacağım,
veresiye ölmüştür ibaresini ekmek arası yapıp bakkallara yedireceğim daha yaratıcı yalanlar için kendi politikacılarımdan özel dersler almasını temin edeceğim,
tavukları 146. maddeye aykırı davranmaktan düşünce suçuna tabi tutacağım, müebbet kümese tıktıracağım, başına da bir gardiyan horozu dikeceğim,
Kıbrıs'ı 180 derece çevirip rumları araya alıp safları sık tutacağım, mümkünse rumları mıncıklayacağım.
faili meçhul cinayetlerini aydınlatmak için gemi tutacağım, cinayetleri aydınlatmak için tuttuğum dedektiflere bu gemide kürek cezası verip meçhule göndereceğim. meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan şarkısını söyleyip cinayetleri aydınlatacağım.
Türkiye'nin altına hortum uzatacağım ağzımla dibinden petrolü çekip tuz gölünde istifleyeceğim, kara günlerde kömür niyetine yakacağım.