17 Ekim 2008

korkarım artık dönmeyeceğim

Yalnızlık şafağından çıkıp gelir misin?
Doldurur mu dersin? Sevda, iliklerimizi!..
Hayalini yaşadım alın yazısı satırlarında,
Yalın bir hatıranın gölgesinde susadım.
Sustum, sustum, ben hep sustum…
Ayrılık acısı kor kapkaranlıklarda,
Korkarım hiç dönmeyeceğim!

Ne sislerin ardından aydınlık yarınlar muştusu,
Ne habis bir yalnızlığın komşuyum!
Konuşmadım! Ben sadece sustum..
Kırk dehlize kustum ayrılığı,
Korkarım hiç dönmeyeceğim!

Güneş, aynı güneş! Neden küser her akşam?
Geceler, yıldız kusar uykulu yaşamlara.
Hep aynı mı, aynıyı mı oynar insana,
Yanar döner bu masalın kinayesi..
Her aynaya nazarımda hiçlik görmüş gibiyim,
Hepmişçesine bir yalın yalnızlık!
Yalandan ibaret düşlerimizi parlatsak,
Sarılsak yumakları patlamış bulutlara,
Ah! Yine yalnızlık paklar şehirleri.
Kaypak bir ayrılıkla sekirdeyim
Korkarım hiç dönmeyeceğim!

Tutunmalı kainatın en dehlizine
Filizlenmiş rintlerin sevdasıyla unutmalı.
Zum olmuş ritimlerle fırtınalar kovalar,
Afili yalnızların hamasetinden ne çıkar.
Rubailer döksem şiirlerin oluklarına,
Varlık ile yokluk arasında sancılanırım.
Öğütmeye devam, çarkında hiçliğin,
Öğretme bana, hayattan kaçarken; ağıtları,
Nihayete açılan kucaklar, çaresizce ağlatır.
Ayrılık garında kırık kalplerleyim,
Korkarım hiç dönmeyeceğim!

Kırmızılara doymuş kolların, güllerle döşeli,
Allı pullu yüzü, neşeli bir kız gibi işveli.
Düş yoluna pusu kurmuş nice kabuslar,
Berduş gibi yolunmuş can kabuklarım.
Güle beyaz eken her derman kabul mü?
Kuburumda kıvrılmış, beklerken fermanlar.
Gözlerimin ufkunda köpük köpük ağlamaklar,
Bu şafaktan her akşama köprüler bağlanmakta.
Hicran başakları kopmadan beher yaşamdan,
Arkamda bahardan kalma ayrılıklar,
Korkarım hiç dönmeyeceğim!

Astım ceketimi, sinmiş terlerimle,
Küsüm sisli gecelerin akıbetine.
Kopuyor kıyametler, tersliyor ateşler,
Aşk perisi yine fısıldıyor ya beni!
Gidiyorum senin gülen yüzünle,
Güzelim! Sensizlik var yeryüzünde.
Kapkara gece, belki minik bir sızı,
Birkaç damla, kapkaç yapar gözümden.
Yaralı bereli, lekeli hatıralar;
Bir fincanlık ömür biçer hayata,
Günlerin rakamları, şaşar ayrılığa,
Korkarım hiç dönmeyeceğim!

Bir bahar kumpasının ardından,
Kışın beyazıyla örtülmüş kir pasım.
Yağmurların ayazıyla üşüyor cancağızım,
Acılardan demet bir sancı düşüyor.
Satırlara yağıyor onca düşünceler..
Yakışmaz diye duraksar ağlamaklı gözlerim,
Gurur! Ah gövdemde köpürmüş bu gurur!
İçimde bir köpek gibi kudurur.
Kahrolası ayrılık tutar yakamdan,
Ölüm yutar gibi tartaklar.
Acılardan bir acı batar tenime,
Karamsar bir bacadan tüter ayrılık,
Korkarım artık dönmeyeceğim!

Meydan okuyor afili yalnızlık!
Hiçliği öğütüyorum kaçarken hayattan,
Vur cefayı, çal acıyı yüreğime..
Güneşten sızarken huzmeler aya,
Gözümden süzülen yaşlar mayalanır.
Ayrılık korosu mırıldanır seni,
Korkarım artık dönmeyeceğim..

13 Ekim 2008

yalnızca yalnızlık

Yalın ve çıplak yalnızlık!
Sorgusuz, sargısız sızılar..
Eski bir plak gibi döner ekseninde,
Bazen noksan,
Bazen de seninle..

Yalnızlık!
Alın yazısı gibi karalar,
Allı pullu yazmaları.
Bir ışık gibi sızıp yalpalar,
Yapayalnız, karmakarışık..

Yalnızlık!
Zindan demirleriyle sarılmış bir odada,
Budala düşünceleri semirmiş..
Yada okyanus ortasında adacasına,
Karanlığa badasıca bir fener..

Yalnızlık!
Bir gül gibi solmuş, yorgun ve masum.
Her günün sonunda urganla asılınca,
Dar gelir soluk kesen ilmekleri.
Kar örtmüş elleri soğuk biler,
Son keseci seslenirken gasilden,
Bir kadavra kadar yalnız!
Kefen kadar dar..

Yalnızlık!
Örter yüzümü, hüzün perdesi,
Yüreğim sorar; Nerdesin?
Hangi kahpe felektesin!..
Ah! bensizliğe açmış nefesin.
Gittin yar, tanyerinden karanlığa,
Tam yerindeyken aralar,
İhtiyar yüreğimde kelepçeler,
Kim bilir kimleri seçtin içinden..
Sen; dert bana, hayatsa dar..
Yalnızca yalnızlık yar!
Bekle beni sonbahar..