21 Eylül 2009

Ah O Eski Bayramlar!

İçimizi titreten hafif esintili ılık yağmurlardayız, buruk bir bayram belki de özlemlerimizi perçinleyen. minik serçe kadar ürkek yüreğimizin ucuna sırça bir köşk kondursak bayram yerine döner mi ruhlarımız. İlahi bir fırçayla perçinlesek dilimize pelesenk olmuş hayalleri, hırçın darbelerle vursak tuvallere anlatır mıyız derinlerde kalmış eski bayramları? Duvarda asılı eski bir tabloda nasılda gülümsüyor mazinin kadrajına sığdırılmış anılar..


Biraz sepia tonlar, biraz solgun renkler, yavaş yavaş ağaran saçlar, azalan hayatlar ya da sonbaharda yaprak döken ağaçlar.. Ah nerde o eski bayramlar! Dünya dönerken gözden kaçan ayrıntılar mı oldu? Ya bizden habersiz ayrılanlar hangi kabirde saklandılar? Özlüyorum şimdi ben o eski bayramlarda birlikte olmanın hazzını aldığımız anları ve sırtını dönüp gitmiş tüm anıları..


Pencerem yine açık kalmış, cereyanlarla çarpıyor yüreğimden maziye açılmış kapılar.. Bulutlar oynaşıyor, sicim sicim dökülürken yağmurlar, yıldızlar uzaklaşıyor yeryüzünün damlarından. Kimsesiz adamların ayak sesleri karışıyor gecenin en ayazına, bir garibin niyazına yetişiyor mu yine masum ve temiz elden düşen yardımlar.. Hani nerede o eski bayramlarda komşusu açken gözüne uyku girmeyen gam yüklü uykusuzlar.


Şimdi ne kadar yabancılar, tahammülsüz kalmış sevdalılar! Ufak bir kıvılcımla parlayan öfkeleri hangi tazyikli yağmur damlası dindirir.. Yazık ki hayat yük yük bindirir bayramdan gafil kalmış hamallara dertleri. Büyüklük sevdiklerinle hemhal olmakta, gerisi zaten anılarla silinip kaybolmakta.. Mutluluk; bayram namazında omuz omuza, sımsıkı sıralı yüreklerden gök kubbeye yükselen dualarda mı, yoksa minicik ellerle kapılarda avuçlanan şekerlerin tadında mı, selamlaşıp sarılıp koklaşan bedenlerin sıcaklığında mı bilmem ama galiba ben yine özledim eski bayramları.. Neyse ki hayırlarla yad edilmekte anılar, yine temayüller en güzel olanlara, ah o eski bayramlar yok mu nasıl da özlenmekte..