kendine olan seyahattir fotoğraf. Bu yolculukta farkında olmadan onlarca fotoğrafın çekiliyor ve akşamında kendini keşfediyorsun başka başka vizorlerden. yaşamı donduruyorsun, yeniden anımsıyorsun geçmiş zamanın oltasına düşenleri. Bazen yaşamında net alan derinlikleri uzanıyor uçsuz bucaksız vadilere ovalara, bazen de kalbin heyecanla atmaya başlıyor perde hızından da hüzünlü ritimlerle. Hayatın detaylarına dolgu yapıyor bakışlarından saçılan ışıklar, ve seçiyor belleğine en sevdiği aşkları. Hayat böyle bir şey görebildiğin kadar kadrajdasın ama bir yandan da kırpmakta ıskaladıklarını törpülercesine..gecene çizilen bir ışıklı boya kadar nahif, gelip geçenin koluna takılan zarif bir yoldaş gibi, gündüzünde filtrelenmiş bakışlar kadar doygun bir tutkudur fotoğraf.
yaşamın aynasını yansıtır objektifinden. Her zaman geniş bakmaz bazen detaylarda ararsın güzellikleri. Görebildiğin senindir, hayatı vurursun deklanşöründen çıkan kurşunlarla ve yığılır peyderpey bedenden soyutlanıp ölümsüzleşir kalp albümünde istiflenenler .
Karanlık odalardan, bacasız sanat evinin localarından tüter asa hızıyla ısınmaya başlar kadraj kazanında birikenler. Bir teleyle teğet geçer uçup giden martılara, belki bir de Ay’dan kopan masallara..gözlerinle seversin, gözlerinle koklarsın, gözlerinle çizersin yaşamdaki temaşayı, gözlerinle temas edersin en tutkulu anlarında, bazen kısar bazen açarsın hayat perdesinin aralığını. Ve her aralıktan sızar bir ışık huzmesi, umut olur panoramik hayatın bir sonraki karesine. İso’dan hassas sevgi dolu gönüller huzuru betimler kompozisyonlarında, karanlıkları yırtar zihinlerde patlayan flaşlar . bazen keskin bazen fulüdür, en beyazı aksettiren grilerdir yaşamda. Üzülme karanlıkta sürüp giden uzun pozlara, aslında en büyük hazlara gebedir bekleyişler; dalıp giderken ziyanın yap bozlarına..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder