2 Ocak 2008

ben küçükken!..

ben siyah beyaz ekranlara da yetiştim, belli belirsiz görüntüleri çoğu kez karıncaları seyrederdik. istiklal marşı ile kapanışta selam durur vaziyette beklerdik televizyonların kapanmasını. voltranlar he-manlar vardı tabi. pazar günleri yavru geyik yayınlanırdı. şeker kız vardı. clemantine miydi neydi bi kızcağızın maceralarını izlerdik.

ben küçükken kırmızı şeffaf poşette tadım çekirdekleri vardı siyahtı renkleri. kolonya döküp poşetine dövme yapardık kollarımıza. O zamanın masum tattolarıydı bunlar.

ha birde telli arabalarımız vardı. bir metre uzaktan kumandalı arabalar az mı yarıştırdık çamur yollarda.
ben küçükken istanbul’da çamurlu yollar vardı yağmur yağınca üzerinde solucanlar dolan yollar. Ama her köşe başında ayakkabılarımızı yıkadığımız semt çeşmeleri vardı.

ben küçükken çocuk bezleri yoktu, cep telefonları yoktu. Amerikan bezleri vardı bir de naylon poşetler. Pazarlarda kese kağıtları kullanılırdı daha öncesinde. Kibritlerin ortasından ip bağlar telefon yapardık haberleşirdik.

komşuluk vardı, arkadaşlık vardı, sosyallik vardı, paylaşım vardı. mahalle parası diye bir şey vardı toplardık üç beş arkadaş bir bisküvi yanında ufak bir kolayı hep birlikte içerdik.
ben küçükken çam kozalakları vardı ağaca tırmanır kozalaklar toplardık. birçok evde tulumbalar vardı su çekerlerdi.

ben küçükken açık bisküviler, açık unlar, açık olan gıdalar vardı. hijyen henüz yoktu ama hastalık ta pek görülmezdi. daha dinçtik!

ben küçükken el bebek gül bebeklik yoktu dizlerimiz çizilir, dirseklerimiz yarılır, kafamız kırılırda ama yine de dimdik ayakta durabilirdik.
ben küçükken ayakkabımızın topuklarındaki çiviler ayağımıza batardı. esemsportlar vardı en havalı ayakkabı olarak.

ben küçükken mahalle mahalle dolaşan terlikçiler, salepçiler, yoğurtçular vardı. Kulaklarımızda uğultuları yankılanırdı.

ben küçükken bahçeler vardı, yeşile doymuş tek katlı evler. şimdi oralarda gökdelenler koca koca siteler yükseliyor.

derelerimiz vardı gerçi kirletip sonra da lahım kanallarına bağlanan hayal olmuş dereler.
uçurtmalarımız vardı iplere kağıtlar koyup mesaj yolladığımız.

ben küçükken bixi kola, elvan gazozlarımız vardı..

radyolarımız vardı biri kanalı ayarlayan biri de sesi ayarlayan iki butonu olan tahta kasalı radyolar.
bir de yağmur sonrası yumuşayan toprakta çivi oyunlarımız vardı. birbirini çember içine almak uğruna uzayıp giden çivi oyunları.

"don´t worry, be happy" müziği çınlardı yarım yamalak gevelerdik ağzımızda. Gamalı taksilerin manuel kollarına asılırdık.

Ben küçükken okul çıkışlarında horozlu şeker, leblebi tozları satarlardı . alışverişimiz bitince eve koşar solo testlerle zekalarımızı ölçerdik gerginliğimiz gitsin diye kızma birader oyununa dalardık. herkes bilginliğe adaydı zeka testlerinde.

Cama yapışan lastik örümcekler vardı korkutmak için, mantar tabancalarımız yürekleri hoplatmak için. Tipitip sakızlarımız vardı en kallavisi turbo sakızlardı. İçinden çıkan gösterişli arabalara hayran hayran bakardık iyi bir şey çıkınca sanki bizimmiş gibi havasından da geri kalmazdık.

Atari salonları vardı oyuna dalıp gittiğimiz, ha bir de comodore ve amigaları olanlar vardı. Tüm mahallenin toplaşıp oynadığı hayalleri süsleyen ilk bilgisayarlar.

vişne ve limon kokteyli vardı aromalardan ibaret güç verici en büyük içeceğimizdi. Her mahallenin bir iğneci teyzesi vardı. Kaynadır kaynatır aynı koca iğnelerle bizi tehdit ederdi.

Ben küçükken eriğe dalmak şarttı, ulaşılmaz zafer tepelerimize tırmanırdık. Siyah önlük beyaz yakamız beyaz mendillerimiz vardı. siyah önlük. Bayramlarda harçlıklar toplanır çatapat ve kızkaçıranlara verilirdi tüm günün sermayeleri.

Kısacası ben küçükken huzur vardı, mutluluk vardı, insanlık vardı…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder