9 Ocak 2007

uzaklaşmak (deneme)

insanlara her baktığımda hissederim içlerinden bana püsküren ateşleri. uzaklaştıkça ısıtır, yaklaştıkça kor ateşine karıştırır bendimi. her gülümsediğim bir vesvese eker yüreğime. büyükler büyüklenir, bilgiçlik rüzgarıyla üşütür her yanımı, küçükler uzaklaşır senden, kopup gider, yaşıtlarım rakip beller sussan da susmaz, bırakırsan da bırakmaz yakanı. her insan bir öfke oldu içimde, her gözden bir hançer saplandı yüreğime. yalnızlık yoldaşım oldu, kaybolduğum gecelerde yalnızlığımla dertleştim, yalnızlığa dem vurdum uzaklaştığım gecelerde. gideni özledim, gelenin yolunu gözledim. ne gidenler mutlu etti, ne gelenler anladı yüreğimin paralanmış acı dolu seslerini. koştukça ardından kaçtı sevdiklerim, kaçtıkça küstü sevenlerim. tüm kalbimle seslendiklerim sağır oldular aşklara. samimiyetimden ödün vermedim, her güneşin doğuşuyla ölümü arasına sıkıştırdığım hayattan çaldılar peyderpey sevdiklerim. kim bilir kaç zamandır böyleyim yalnızlığa gebe bir yolculukta.. ektiğim aşklar filizlendikçe serpildi, serpildikçe dağıttı içinde biriktirdiği nice aşk tohumlarını. boş hayallerden ötesini ağırlamadı, umutlarımın aşk panjuruyla kapanmış pencereleri..biliyorum ki siz de benim kaderime ortaksınız, aynı anda çizilmişçesine dağıldı tüm oyunculara yalnızlık payesi.. ben siz de figüran, siz başkasında gelip geçen bir yolcu oldunuz. yol hep uzaklaraydı, bitmeyen adımların sesi kulaklarımı tırmaladıkça kalbimi sızlattı feryat dolu ezgileriniz. yüzüm gülüyor hayatın kokuşmuş suretlerine, içimden taşan ıstırap çarpıntılarım tenimde son buluyor.. her kaçış kolaylamak gibi görünür, hayatın avuçlarından tutanlar övünür büyük işlerin adamı olmakla. hayat ezdikçe ezer avuçlarında hamasi bir girdaba duçar olan sefilleri. hayat aynasında karşılığını bulur, hayat aynası en kahır yüzünü vurur; suretinden insanlıktan nasibi kalmamış, aşkı hor kullanmış, sadakatin gölgesinde hiç soluklanmamış boş yürekli yaşam hamallarına. ne kızgın, ne öfkeli ne de yargılarla süsledim yüreğimi. kendime kızdım her baktığım insanda çürüyen maskeleri gördükçe. ne çok yüz harcamışım sevdiğim suretlerin akisleriyle yamadığım insanlarda, ne çok hayatı söndürmüşüm kalbin sevgi bahçelerinde. hiç hakkım yokken kırmışım, unutmuşum en kötü günlerimde dirayet kaynağım olan dostlarımı, sevdiklerimi. meğer siz de bu oyunun bir parçası siz de uzaklaşmanın öncüsü olmuşsun buruk yüreğimde. sustum siz de sustunuz. sustukça dondu duygular, hırpalandı düşünce fırtınasıyla kalbimizde biriktirdiğimiz aşklar. susuz kaldı filizlenip baş kaldıran kırmızı güller. gülmez oldu yüzler burukluğundan.. gücenmiş bakışlardan utanır bir edayla uzaklaşmak ister yürek. kim bilir kaç zaman uzak kaldım zihnimi sarmış habis duygulardan, duyguları felç eden tüm yakarışlardan..
ve bir gün dönme vakti geldi. hislerim yoğundu uzun süredir. gemilerimi yanaştırdım kalbinin limanlarına. bir süre orda soluklandım, hiç tatmadığım bir güzelliğin içinde buldum ansızın kendimi. uzun soluklu bir yolculuktu bu. bir şeyleri keşfetme arzusuyla tutuşmuştu yüreğim. umuyordum bana ait kayıp sevdalar kıtasına ulaşacağımı. sanırım demir attığım liman bir ada değil ezelden yüreğimin sızısını hissettiği koskoca yürek kıtasıydı. başımı kaldırınca anladım uçsuz bucaksız sevda kıyılarının güzelliğini. tüm sıcaklığın sardı ilkin bedenimi, renkli bakışlarının arasından seçtim gözlerini. sonra gözlerime, gözlerinden baktım. anlamak istedim duygularını. bana bakıyor, bana gülümsüyor sıcaklığından fedakarca harcıyordu. kalbimin pınarları doldukça doldu ve taştı oluklarından. biz sözleşmiştik kim bilir hangi kayıp zamanlarda. şimdi yanımdaydı zaman örselese de sözleri, tek tek dökülmeye başladı kalbin dilinden sevda gülleri. iki kişilik hayat oyununda yıllardır tek başıma oynuyordum. sesimin aşk yankısıyla diğer oyuncu da dirildi karşımda ansızın. bu oyunu birlikte oynamalıydık. bir tarafımı sardı bir tarafım sarardı beklemekten. bende sana ait olan kalbimi, getirdim. anla beni, tüm dediklerimi. hislerim gerçek, düşlerim yaşanmış birer hayat hikayesiydi. rüyalarımı süsleyen, gönlümü taçlandıran prenses bir merhabayı çok görmemeliydi bana. tüm maddi unsurları aşmıştık, renkler, ırklar, diller, bedenler birer birer kaybolmuştu ruhlarımızda. aramıza giren seneler dahi sendelemedi düşüncelerimizi. yolculuk boyunca kendimden emin, sözlerim keskin ve etkiliydi. dimdik ayakta kasvetli duruşumla titretirdim yerleri. onu görünce kelimeler bir anda beni terk etti, düşünceler ilk ihaneti yapıp dağıldı. dizlerimdeki derman, tüm yolculuğu çeken ayaklarımdaki dirayet bir anda veda çanlarını çaldı bedenime. karşında güçsüz hissettim bendimi. Her şeyimle sana geldim, savunmasızlığıma bakma yüreğimde taşıdım bana verdiğin emanetini. ve şimdi çok yorgunum sadece senden gelen bir sıcak merhabaya aşina olmak istiyor bu koca yürek..tüm engelleri, zihnindeki perdeleri, toz tutmuş umutları benim için aralar mısın? benim ben! tanımadın mı? yürek aynanda gördüğün adamım! Ruh ve bedenin buluşmasıydı bu. kendimde kaybolmak, kedimde kendimi bulmanın son demiydi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder