City'de otururken yanımdaki amca, benim telefonumla oynadığımı görünce “Ne yapıyorsun onunla?” diye sorunca; Facebook, e-posta, banka hesabı gibi onun için anlamsız açıklamalarda bulunduğumun farkına vardım.
Dün, 87 yaşındaki Alman asıllı Avustralya vatandaşı Harry ile koyu sohbete daldık. Konu çok eskilere gitti. Demir perde zamanında ülkesini terk etmek zorunda kalan Harry, 60 senedir burada yaşıyor. Yaşadıklarına bakılırsa acıyla dolu bir hikâyesi vardı. Komünist rejim altındaki ülkesindeki evine el konulmuş. Üstelik bu rejim, ülkesini terk eden bu adamı takibe almış. Almanya’da mevcut rejimin tacizlerinden dolayı burada, Avustralya’da dahi birçok kez tevkif edilip sorgulanan bu adam, kaçak hayatı boyunca 40 sene annesini görememiş. Birçok kez casus ithamıyla mahkemeye çıkarılan bu adam, daha sonra delil olmaması nedeniyle serbest bırakılmış. 40 sene sonra, ilerleyen yaşına rağmen son kez annesini görmek üzere Almanya’nın yolunu tutan Harry, dönüş yolunda uçağın arızalanması sonucu havaalanında yatarken, görevlinin uyarısı üzerine herkesin otelde konakladığını, onun da otele gitmesi gerektiğini öğrenmiş. Ama otelde yer olmaması nedeniyle geceyi hapiste, sadece konaklamak maksadıyla geçirmiş.
“Yine mi tutuklandın?” diyecek oldum ki, bana gülümseyerek, “Merak etme, kapısını açık bıraktılar gece boyunca.” dedi.
Acı tatlı birçok şeyi ardı ardına anlatan amcaya eşini soracak oldum. Uzun süre önce öldüğünü söyledi. Çocuğu ise işi nedeniyle dünyanın değişik yerlerinde olduğunu, on sene sonunda ilk kez 2 ay önce gördüğünü söyledi. Belli ki sık görüşemiyorlardı. “Arkadaşların var mı?” diye soracak oldum ki, tüm arkadaşlarını yaşı itibarıyla kaybettiğini söyledi.
Sadece yalnızlaşan bir adam değildi Harry; aslında bu koca kalpli adam, yalnızlaşan dünyanın tarihini anlatıyordu. Satır aralarında acısının ne kadar derinlere işlediğini görebiliyordum. Sohbetin sonuna doğru şu cümleler döküldü dudaklarından:
“Başkalarının savaşının piyonu olma.”
Dünya politikasından bahsedecek oldum ki bana sadece şunları söyledi:
“Bu savaşlar hep vardı ve hâlâ devam ediyor. Şu an bunları dinlemek dahi beni yoruyor. Güç oyunlarının arasında masum insanların yaşamları telef oluyor. Sadece huzur içinde ölümümü bekliyorum, göreceğim her şeyi zaten gördüm.”
Ülkesinin özleminden dem vuran Alman Harry'e, “Neden ülkene dönmüyorsun?” dedim. O ülkenin artık onun bıraktığı ülke olmadığını, sevdiği insanların öldüğünü, gördüğü yerlerin değiştiğini, bu yaşından sonra ikliminin de ona iyi gelmeyeceğini söyledi. Onun iyi göründüğünü, yaşından daha genç göründüğünü, bu yolculuğun onu yormayacağını söyledim. Bana bakarak, oraya ait hatıraların kalbinde yaşadığını, görünümünün iyi olduğunu ama içinin görüntüsüne ayak uyduramadığını söyledi ve gülmeye başladı :)
Bunları neden mi anlattım?
Savaşın sadece insanları öldürmekle kalmadığını, ardında bir asır boyunca süren derin yaralar oluşturduğunu anımsadığını...
Parçalanan aileler, yalnızlaşan mutsuzlaşan insanlar, özlemlerini ve hayallerini gerçekleştiremeden hayatını tamamlamak zorunda kalan geridekiler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder