20 Mart 2007

zaman kavramı

zamanı tanımlarken sürekli kıyaslamalar yaparız. insanlar düşüncelerindeki olguları sürekli kıyaslayarak zaman algısını tahayyül ederler. Yani önce sonrası arasındaki kıyas olmasa zaman algısı da mevcut olmayacaktır. Yani ilkin öksüren bir insanın, sonra yürümesi, yemek yemesi, televizyon izlemesi ardı ardına yapılan eylemlerin zihinde yer edindiği bilgilerdir. Bu görüntüler zihnimizde kaydolunur. Sonradan tüm eylemleri beyin kıyaslar, sıralı tüm eylemler insana zaman izlenimi verir. Bir nevi bir filmin tekrar başa sarılırken oluşturduğu görüntü gibidir. Fırlatılan okun tekrar yaydaki yerine geri gelmesi, düşen bir yıldırımın tekrar bulutlara geri dönmesi gibi. Aslında tüm olaylar, görünenler, yaşananlar tamamen hafızamızın kayıt etme metoduyla şekillenmekte ve bir algılamadan ibarettir.
Zamanın bir algı olduğu fikri Einstein'ın ortaya koyduğu “Genel Görecelik Kuramı” ile de doğrulanmıştır. Zaman bir algıdan ibaret olduğu için, algılayanın algılama biçimini bağlayan göreceli bir kavramdır. Zamanı ölçmek için çeşitli ölçütler kullanabiliriz ama bu insanın bedenindeki zamanı ölçemez. Aslına bakarsanız zamanın göreceliğine en büyük örnek rüyalardır. İnsanlar birkaç dakikalık dediğimiz zaman periyodunda günler süren olaylar yaşadıklarını görebilirler. Bu da bize gösteriyor ki zaman mutlak değil tamamen algılardan ibarettir.
Kuran’da zamanda yoluculuk ile ilgili ip uçları veren ayetler de mevcut. bunun dünya da gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini bilmiyorum ama mümkün olabileceğini düşünüyorum.

zamanın göreceliği ile ilgili ayetler:

Sizi çağıracağı gün, O'na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az bir süre kaldığınızı sanacaksınız (İsra Suresi, 52)
Gündüzün bir saatinden başka sanki hiç ömür sürmemişler gibi onları bir arada toplayacağı gün, onlar birbirlerini tanımış olacaklar (Yunus Suresi, 45)
" Dediler ki: "Bir gün ya da bir günün birazı kadar kaldık, sayanlara sor." Dedi ki: "Yalnızca az (zaman) kaldınız, gerçekten bir bilseydiniz.(Müminun Suresi, 112-114)
Gerçekten, senin Rabbinin katında bir gün, sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.(Hac Suresi, 47)
Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.(Mearic Suresi, 4)
Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O'na yükselir.(Secde Suresi, 5)

ashafı kehf ile ilgili ayetler de geleceğe yolculuktan bahseder:

“Böylelikle mağarada yıllar yılı onların kulaklarına vurduk (derin bir uyku verdik). Sonra iki gruptan hangisinin kaldıkları süreyi daha iyi hesap ettiğini belirtmek için onları uyandırdık.” (Kehf Suresi, 11-12)
“Böylece, aralarında bir sorgulama yapsınlar diye onları dirilttik (uyandırdık). İçlerinden bir sözcü dedi ki: ‘Ne kadar kaldınız?’ Dediler ki: ‘Bir gün veya günün bir (kaç saatlik) kısmı kadar kaldık.’ Dediler ki: ‘Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir...’” (Kehf Suresi, 19)
“Ya da altı üstüne gelmiş, ıssız duran bir şehre uğrayan gibisini (görmedin mi?) Demişti ki: ‘Allah, burasını ölümünden sonra nasıl diriltecekmiş?’ Bunun üzerine Allah, onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra onu diriltti. (Ve ona) Dedi ki: ‘Ne kadar kaldın?’ O: ‘Bir gün veya bir günden az kaldım’ dedi. (Allah ona:) ‘Hayır, yüz yıl kaldın, böyleyken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış; eşeğine de bir bak; (bunu yapmamız) seni insanlara ibret-belgesi kılmamız içindir. Kemiklere de bir bak nasıl bir araya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?’ dedi. O, kendisine (bunlar) apaçık belli olduktan sonra dedi ki: ‘(Artık şimdi) Biliyorum ki gerçekten Allah, herşeye güç yetirendir.’” (Bakara Suresi, 259)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder