22 Ocak 2007

sanat görüşleri üzerine..

sanatın genel olarak çizilen tanımlamalar üzerine özgün olması, algılanması ilk etapta zor alan düşünce gücüne haiz olması, bunun yanısıra tüm insanların beğeni seviyesine azda olsa hitap edebilmesi ve yorumlanabilmesi, bir insanın yeteneğini sembolize edebilmesi ve beceri duygusunu verebilmesi, hem gerçek hem gerçeküstü arasında gelgitler yaşatması, zihnin gerisinde birçok duyguyu ard arda uyandırabilme kabiliyetine haiz olması, içerisinde tefekkür, duygu, beceri karışımı bir oluşumu barındırması, belirli bir süre zarfında beğeni ile gündeme gelebilme gücünü içinde barındıran bir yapıt olmasıdır.
sanat suni kökünden türetilmiş arapça kökenli bir kelimedir. yapay manasından gelir. sanatla ilgili ilk akla gelen tanımlama farklılıkları şunlardır:

Clive Bell, "sanat" isimli kitabında 'önemli olan çizgi, şekil ve renk ilişkilerinin kendi aralarındaki kombinasyonudur" diyerek sanatın estetik yönünü ön planda tutup savunmuştur. bu görüş başat biçim görüş olarak nitelendirilir.
R.G. Collingwood ise sanatçı ve zanaatçı ayrımı "sanatın ilkeleri" adlı kitabında dile getirmiştir. yani planlı programlı önceden neyin yapalacağını düşünüp bu tasarıyı uygulamaya koymaya zanaat denir. bir duygu daha önce ortaya çıkmamış ve bunu ilk olarak eserine yansıtabilene sanatçı yaptığı esere da sanat denir. yani herhangi bir duygu olması söz konusu değildir burada. bu ise "duyguların dışavurumu" görüşü olarak kabul edilen görüştür.
Morris Weitz ise sanatın hiçbir şekilde tanımlanamaycağını tanımlama yapanların sadece kişisel görüşlerini dile getirmekten öteye gidemeyeceğini söyler. sanatın ucunun açık ve kalıplara sığamayacak nitelikte olduğunu ileri sürer. zaten bu görüş direkt bu şahsın adını taşır.
George Dickie ise sanatı kurumsallaştırmıştır. yani sanat için onay mercii olacak bir devlet, kurum yada kamunun genel beğenisini belirtecek bir özelliğe haiz yapıt ancak sanat olabilir. sanat ise bir insanın kendi bilinci ve eliyle yaptığı bir icraat olmalıdır der.
aslına bakarsanız her sanat dalının içerisinde bu handikap vardır. fotoğraf sanat mıdır değil midir, tasarım sanat mıdır değil midir vs sürüp gider. sanırım bunda teknolojinin gelişmesi ve hızlı üretimin devreye girmesinin de etkisi büyük. sanatın içerisinde emeğin kokusu olmayınca kavramlar da karışmaya başladı. önceleri bir yapıtı yıllarca uğraşarak yaparlarken, şimdilerde dijital teknoloji ile iki dakkada oluşturabiliyorlar. hatta yağlı boya şeklinde fotoğrafları basan yerler dahi var. demek ki yapılan işe emek karışması, insanın elinin icraatın direkt işin içinde olması, özgün bir fikri yansıtması, er ya da geç özel olduğunun geniş kitlelerce kabul görmesi, güzelliğinin bir şekilde tahlil edilebilmesi gerekiyor. sanattan para kazanılır mı kazanılmaz mı bu ayrı bir konu. sanatın ilkeselliği çerçevesinde tartışılması gerekir. ama sanatın tanımına gelince iş biraz farklı ve birçok açıklamayla karşılaşmanız mümkün. her yapılan tanımlama sanatın sadece cüzi bir yönünü aydınlatabiliyor. genel kabul görmesiyle ilgili benim ayrıca şu karşıt fikrim var. beğeni seviyesi; eğitimle, kültür seviyesinin yüksekliği, bakış açısının zenginliği ile artan bir olgu. beğeni seviyesi düşük bir ülkede en kaliteli en sanatsal yapıtları getirin bir anlam ifade etmez. ilkin eleştirel, gözlemci, estetik, sanatsal bakış açıları gelişmiş insanları ya da sanat müşterilerini oluşturmak gerekiyor. sanat müşterisi ile ifade etmek istediğim kişiler sanattan beğeni yönüyle hakkıyla anlayan insanlardır. yoksa sanat sanat içindir, sanat toplum içindir, sanat para içindir ile alakalı bir ilkesel ve etik tartışma değildir dediklerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder