ne fazla ne eksik herşey yerli yerinde herşey bir bütünün bir düzenin parçası düşüncesi güzel. eğer birciliği vahdet-i vücut anlayışı gibi ele alırsak. ben buna biraz teolojik olarak bakmak istiyorum. yaratan ve yaratılan birdir der isek burada kafama iki soru daha geliyor. yaratan ve yaratılan bir derken yaratanın kudretinin dışında hiçbir şey yoktur yaratan mükemmel sıfatlarıyla tüm varlığı kusatmıştır ondan dolayı tekçilik olarak bakarsak çok rahatsızlık uyandırmaz. ama yoktan var etme kudretini, yaratanda yok sayarsak bu benim için anlamsız olur. çünkü materyalist bakış açının en büyük desteklerinden birisi; maddenin varlığının yine maddesel nedenler ve kuramlar içerisinde rastlantısal olarak meydana gelmesidir. rastlantılar kaotik durumları kaçınılmaz kılar. yaratıcıyı düzen dışı bırakan bir anlayış mükemmel olamaz. eğer bu şekilde bakar isek monizm yeterli kalamayabilir.
maddenin temel unsurları hava, su, ateş, toprak diyebiliriz ama evrende açığa çıkan bileşik töz, güçler ve yasalar dışında Tanrı olmadığını ileri sürersek bu sefer de Tanrı'yı varlıkla sınırlamış oluruz. her madde, her cisim, her unsur mükemmel bir bütünün parçası olabilmesi için bunları sürükleyen ilk mükemmel bir nedenin olması şarttır. ilk neden Tanrı'dır, onun dışındakiler onun kudreti dahilinden sonradan yoktan yaratılmışlardır ama yaratılış Tanrı'nın mükemmelliği çerçevesinde kurallar, kuramlara, denge ve sisteme, sebepler ve nedenlere dayanır. sebeplere dayandırmak mükemmelliğin nişanesidir.
kainatı Allah yaratmış ve yaratılan devamlılığını yaratanın kudretiyle sağlar. yoksa yaratılan yaratanın özünde, bütün yaratılmışlar onun özünde zaten vardı gibi, yaratılma özün dışa vurması gibi yada açığa çıkması gibi düşünceler vahdetten ziyade panteist düşüncedir. bu düşüncenin temelini herakleitos ve parmenides, daha sonraki zamanlarda ise eflatun ve plotinus’a dayanmaktadır. bunların temel mantığı ise tezahür yani açığa çıkmadır. yani yaratılmışların yada kainatın tek bir varlığın farklı cereyanları, tezahürleri, irade dışı artışları gibi düşünceler yüce kudreti kısıtlayıcı bir bakış açısıdır.
çoğulculuk bakışı farklı mahiyette ve nitelikte olan cisimlerin yaratanın üstün ve mükemmel vasıflarını yansıtan yada o sıfatların tecelli ettiği göstergelerden biri olarak düşünürsek sağlıklı bir bakış açısı olabilir. yani sayısız cisim, nesne yada varlık ve aralarında oluşmuş uyumluluk, birlik, dayanışma, ahenk, yardımlaşma vs. düzenlilik yine yaratanın birliğine işaret etmektedir der isek bu doğru bir bakış açısı olur. Yani bir benzetme yapacak olursak yüzlerce tek başına olan notanın bir araya gelip anlamlı bir nağmeyi işaret etmesi gibi. farklı kelimelerin aynı düşünceyi anlatması gibi bir olgu. Bundan dolayı her olayda, çoğulculukta; biri görmek, biri hedef almak, farklılıkları ve nesneleri birin müşahadesi olarak algılamak doğru bir yaklaşım olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder