Merhaba, yaklaşık üç senedir Avustralya’da yaşıyorum. Çevremdekilerin yoğun baskısı üzerine burası hakkında bazı genel bilgiler vermeye çalışacağım. Bu bilgiler, hem buraya gelmeyi düşünen hem de burası hakkında merak sahibi olanlara umarım faydalı olur. Tabii ki aşağıda yazdıklarımı bir çırpıda toparladığımdan eksik gedik olabilir; onları önümüzdeki günlerde elimden geldiğince gözden geçirmeye çalışacağım. Bununla birlikte bunlar benim deneyimlerimi kapsamaktadır. Daha sonra birisi gelip "Kardeşim, ben burada 10 senedir yaşıyorum, böyle bir şey görmedim," derse buna sadece gülüp geçeceğim. Çünkü bizim buradaki Türkler illa bir şeyleri kıyaslamaktan hoşlanırlar; senden bir gün önce gelmişse bile her şeyi senden iyi bildiklerini savunurlar. Hiçbir şekilde sizden önce gelen Türklerle bu tür polemiklere girmeyin.
Bilindiği gibi Avustralya, başkenti Canberra olan, en büyük şehri Sydney olan ve genelde başşehri Sydney olarak bilinen, federal monarşi sistemiyle yönetilen bir ülkedir. Bu ülkenin New South Wales (başkenti Sydney), Victoria (başkenti Melbourne), Queensland (başkenti Brisbane), South Australia (başkenti Adelaide), Western Australia (başkenti Perth), Northern Territory (başkenti Darwin), Australian Capital Territory (başkenti Canberra), Tasmania (başkenti Hobart) eyaletleri ve bunların önemli başkentleri bulunmaktadır. Aslında yukarıda sayılan Australian Capital Territory ve Northern Territory eyalet olmamakla birlikte önemli nüfus yoğunluğuna sahip olmalarından dolayı eyalet muamelesi görmektedir. Resmî olarak altı eyaleti bulunan bu ülkenin bayrağındaki altı yıldız da bu eyaletleri simgelemektedir. Ayrıca, Avustralya üzerine denk gelen yıldız kümesinin en büyük altı yıldızı, bayraktaki yıldızların yerini belirlemiştir. Sydney, Melbourne ve Brisbane’de bulunmuş biri olarak bu üç başkentten Brisbane’in daha yeşil, daha temiz, ikliminin daha yumuşak, turistik açıdan daha çok kıymetli sahillere sahip olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca en fazla Avustralyalının yaşadığı eyalet olan QLD (Queensland) ve bu eyaletin başkenti Brisbane, benim açıklamalarımın büyük ilham kaynağı olacaktır.
DİL OKULU VE EĞİTİM
Ben de birçok kişi gibi dil eğitimi almak amacıyla pılımı pırtımı toplayıp hayalimde canlandırdığım yeni yaşama, dünyanın öteki ucu olan “down under” yani Avustralya’ya geldim. İlk ay, kendinizi İngilizce biliyor varsayarak geldiğiniz ülkede ne kadar yetersiz olduğunuzu anlıyorsunuz ve bu dil öğreniminin aslında başka bir yaşam tarzını, kültürünü, düşünce yapısını öğrenmeniz gerektiğini de deneyimliyorsunuz. Bundan dolayı bir hayal kırıklığı yaşasanız da ilginiz olduğu sürece dil gelişiminiz günbegün ilerleyecektir.
Gelmeye karar verdikten sonra ilk önce aracı eğitim kurumlarını araştırmaya başladım ve eğitim acentelerinin birçoğu eğer 6 ay dil okulu alırsan uzatılabilir vize alamazsın ve ileride eğitimine devam etmek istersen bu senin için problem olabilir dediler ki tabii ki buna “bull shit” diyerek gülüp geçtim ve 6 aylık eğitim alarak 8 ay vizeyle buraya geldim. Bu arada size ikamet ve yol yardımı için birçok öneriyle de geleceklerdir ekstra para kazanmak amacıyla ki herkes de yurt dışına, yabancı bir yere gitme endişesi olduğundan birçoğu bunu tereddütsüz kabul etmektedir. Brisbane için konuşursak havaalanından şehir içinde bir yere gelmek taksiyle 50-60 dolardan fazla tutmayacaktır. Ama size önerilen rakam 150 ile 200 dolar arasında olacaktır. Hiç endişe etmeyin, taksiler sizi eliyle bulmuş gibi gideceğiniz yere bırakacaktır. Bunun yanı sıra 30 dolar civarında servis araçları da geç vakitlere kadar çalışmaktadır.
Metro var ama erken saatlerde kapanıyor, bundan dolayı ülkeye geç giriş yapanlar için öteki alternatifleri kullanmak çok daha mantıklı. Dil okulunuzu tamamladıktan sonra üniversitelere gidebilir, master yapabilir ya da TAFE denilen yaklaşık 2 sene süren eğitimle meslek edinebilirsiniz. Bunları yaparken de üniversiteye ayıracağınız bütçenizi önceden belirlemenizde fayda var. Eğer Türkiye’de belli meslek dallarında zaten üniversite diplomanız varsa burada o dersleri saydırarak daha kısa sürede eğitiminizi tamamlamanız da mümkün. Bir arkadaşım dönüştürülebilir elektrik üzerine master yapıyor ve senelik ücreti 10.000 dolar. Fikir vermesi açısından size yardımcı olabilir. Devletin her yıl internetten duyurduğu istenilen ve aranan meslek dallarını incelemeniz, ileride seçeceğiniz mesleğin geçerliliği hakkında size bir fikir verebilir.
İKAMET
İkamet konusuna gelince, Avustralya biraz bizim ülkemizden farklı olarak ev paylaşma kültürü çok fazlaca yaygındır. Yani birbirini hiç tanımayan insanlar bir evi kiralayarak odalarını paylaşabilir ki bunun adına “share house” denmektedir. Kiralar genel uygulama olarak haftalık ya da iki haftalık "fortnight" olarak ödenmektedir. Genellikle bir kişi evi kiralar ve öteki odaları size kiraya vermeye çalışır. Bu evlerin fiyatları bulunduğunuz bölgeye göre değişebilir. Şehir merkezinden şehir dışına doğru zone’lar yani bölgeler bulunmaktadır; 1. zone, 2. zone vs. Ne kadar şehir merkezine yani city’e yakınsanız o kadar çok para ödeyeceksiniz demektir. Eğer aynı evin içerisinde bir odayı başkasıyla paylaşacak olursanız fiyat daha da düşecektir. Paylaşımlı oda yaklaşık haftalık ücreti 100 dolardan başlamaktadır, eğer single room yani ev içerisinde tek kişilik özel bir oda düşünüyorsanız haftalık fiyat 135 dolardan başlayıp odanın özelliklerine göre fiyat yukarılara çıkmaktadır. Bu benim bulabildiğim en ucuz “single room” fiyatı idi. Bunun dışında “homestay” denilen aile yanında konaklama da mümkündür. Bu vesileyle hem dilinizi geliştirebilir hem de buranın kültürüne kolaylıkla adapte olabilirsiniz. Hem de şanslıysanız fiyatlarınıza yemekler de dahil olabilir. Tabii ki bu seçenekte fiyat çok yukarılara gidecektir.
Yukarıdaki alternatiflerin dışında bazı okulların kendi konaklamaları bulunmaktadır ki bunu otel mantığıyla işletirler. Tek kişilik, iki kişilik ya da üç kişilik odalar sağlarlar. Bu odalarda size gerekli tüm zaruri eşyalar bulunmaktadır (mini buzdolabı, televizyon, çalışma masası, ocak, tabak çanak yani kısaca her şey). Yalnız yemek pişirirken şunu unutmayın, burada her evde yangın alarmı bulunmak zorundadır. Hele ki böyle bir öğrenci yurdunda kalıyorsanız alarm sistemleri ötmeye başladığında belirli bir süre sonra itfaiyeye sinyal göndermektedir. Eğer yangın yoksa ciddi bir ceza sizi bekliyor olabilir. İlk ay için böyle bir yerde kalıp ortama ve arkadaşlarınıza alıştıktan sonra paylaşımlı bir ev ya da oda bulup oraya geçebilirsiniz. Eğer evi kendiniz kiralarsanız bu evin üç aylık periyotlarla ödenen elektrik parasını ödemekle yükümlüsünüz. Bunun dışında Avustralya’da su ücretsizdir ve içimi de fena sayılmaz. Evdeki elbise dolapları evin planı dâhilinde zaten bulunmaktadır. Fırın evin demirbaşı olarak gelmektedir, genelde elektrikle çalışır. Bunun dışında bazı evlerde buzdolabı da gelmektedir. Eşyalı evler, normal evlerden pahalı olarak kiralanabilir.
BANKA HESABI
Öteki önemli husus ise banka hesabı açtırmanız ve “tax file” yani vergi numarası almanızdır. Burası dünyanın öteki ucu ve Türkiye’den getirdiğiniz kısıtlı para size bir süre yetecek ve paranızın hızla eridiğini görünce burada çalışıp buradan kazandığınız parayla harcama yapma yoluna her Türk gibi siz de mecbur kalacaksınız. Bu durumda başvurduğunuz iş yerleri sizden bir banka hesabı ve bir vergi numarası isteyeceklerdir. Buradaki en ünlü bankalar Commonwealth, ANZ Bank, BOQ, Suncorp Bank, Westpac, NAB vb. Bu arada Türkiye’deki hesabınızda bulunan parayı asla buradaki bankalardan çekme gafletine düşmeyin ki paranızın yarısına yakınını gelinceye kadar yollarda telef edebilirsiniz, anlamsız kesintilerle. En iyi yöntem, Commonwealth için konuşursak, swift code denilen banka koduyla, banka adı ve kişi bilgisi yeterli olabilmektedir. Burada Türkiye’de var olan IBAN numarası kullanılmamaktadır. Diğer bir alternatif ise Western Union adlı uluslararası para transferi şirketini kullanabilirsiniz ki bu şirket ise paranın miktarına göre yüzdelik kesinti ile çalışır.
TELEFON
Başka bir önemli husus ise mobil telefonunuz için sim kart almanızdır. Burada da Vodafone, Telstra, Optus en ünlü sim kart şirketleridir ki bunlardan Telstra bir Avustralya markasıdır. Yaklaşık 30 dolarlık bir yükleme ile bir ay Avustralya içinde, zaman zaman da ailenizi arayarak hasret giderebilirsiniz. Zaten uzun konuşmalarınız için akıllı telefonunuz var ise Viber gibi yazılımlarla ücretsiz ve uzun konuşmalar yapabilirsiniz ya da internet bağlantınız ile Skype gibi bir program kullanarak görüntülü konuşma yapabilirsiniz. Alternatif çok, sizin beğeninize kalmış gerisi. İnternet birçok paylaşımlı evde kiranıza dahil olduğu gibi bazı yerlerde nadiren de olsa bulunmamakta ve kendiniz temin etmek durumundasınız. Eğer internetsiz kaldım eyvah diye korkuya kapılırsanız, en basit ve en ucuz yöntem Virgin Mobile’ın bir paketi olan 30 dolarlık bir internet paketi alabilirsiniz. Kalitesi düşük ve limitli olsa da büyük ölçüde ihtiyacınızı görecektir ve sizden herhangi bir sözleşme imzalamanız istenmeyecektir. Bunun dışındaki birçok sağlayıcı firma senelik ya da altı aylık periyotlarla kontrat yapmaktadır ki kullanmasanız bile bu ücretleri ödemek durumundasınız.
KİMLİK ve EHLİYET
Avustralya’ya gelenlerden genel olarak araba kullanabilmesi için buranın ehliyeti alınması beklenmektedir. Ama öğrenci statüsüyle gelen kişilerde Türkiye’den getirdiğiniz ehliyeti kullanmanıza polisin hiçbir şey söyleyeceğini tahmin etmiyorum. Ama burada yaşayacaksanız, günün birinde bu ehliyeti almanız şart olacaktır. Türkiye’den gelen ehliyetlerin yarısı İngilizce’ye çevrildiğinden, öteki yarısında yer alan bilgiler her zaman sizin için problem olacaktır. Bu durumda “Department of Transport”a başvurmanız, akabinde yazılı imtihan (yaklaşık 30 soru) ve sürüş testinden sonra bu ehliyete kavuşmuş olacaksınız. Buradaki ehliyetlerin “expiry date” yani son kullanma tarihi bulunduğundan, periyodik olarak yeniden ödeme yapıp ehliyetinizin kullanılabilirlik süresini uzatmanız gerekecektir. Uzun periyotlu ödemelerde size indirim uygulanacaktır. Bunun dışında pasaport her yerde geçen kimliğinizdir ama kaybetmeniz halinde başınıza bela olacak en büyük derttir. Sırf bunun için Sydney’e yani başka bir deyişle farklı bir eyalete gidip başvurmanız ve uzunca bir süre beklemeniz gerekebilir. Bu duruma düşmemek için başvurularınızda, eğlence mekanlarına girişlerinizde, beyanlarınızda, kısaca her şeyde resimli bir kimlik olan "+18" kart almanız size oldukça kolaylık sağlayacaktır.
ULAŞIM
Avustralya’daki ulaşım biraz size karışık gelebilir ilk başta, biraz farklı olması hasebiyle. Burada ulaşım, bulunduğunuz yerden hangi bölgeye gittiğinize bağlı olarak ücretlendirilmektedir. 5 zone (bölge) bulunmaktadır ve en uzağı 5. zone’dur. Ulaşım, City Cat ve City Ferry denilen Brisbane River içerisinde dolaşan küçük gemiciklerle desteklenmektedir. Ayrıca tren ağı da alternatif olarak kullanılabilir. Otobüslerde kartınız yanınızda olmasa bile şoförden ücret ödeyerek bilet alabilirsiniz ve bu bileti 2 saat içerisinde yeniden kullanma imkânınız bulunmaktadır (bulunduğunuz zone ve güzergâha göre). “Go Card” denilen ve akbil kartı gibi kullanılan manyetik kartlar bulunmaktadır. Bu kartların mavisi, yeşili vs. vardır. Mavi olanı yetişkinler için, turuncu olanı çocuklar için, yeşil olanı özel durumu olan (hastalık, sakatlık vs.) içindir. Bazı arkadaşlar indirimden faydalanmak için diğer kartları kullanmaya tevessül etse de bunun ciddi bir cezası olduğunu hatırlatmakta fayda var. Burada şoförler sizin bilet alıp almadığınıza ya da ödeme yapıp yapmadığınıza karışmazlar. Bu işi yapan özel görevliler bulunmaktadır. Asla biletsiz otobüs ve trenlere binmeyin. Aniden bir görevli sizden biletinizi sorduğunda ya da kartınızı kontrol ettiğinde ödemediğiniz anlaşılırsa ciddi bir ceza ödemek durumunda kalabilirsiniz. Tekrarı durumunda kartınıza el koyulabilir. Bu arada otobüslerden inerken şoföre teşekkür etmeyi unutmayın, burada hemen hemen herkes teşekkür edip iyi günler dileyerek otobüslerden inmektedir.
Avustralya’da bisiklet kullanımı oldukça yaygındır. Bisiklet yollarını her yerde görmeniz mümkündür. Bisikletinizde ışık, reflektör gibi görünmenizi sağlayan edevatlar ile başınızda “helmet” yani kask olduğu sürece bisikleti sürerken bir sorun yaşamayacaksınız. Şehir içinde bazı yoğun bölgelerde hız limitleri olsa da genelde hızla ilgili çok fazla sorun bulunmamaktadır. Sinyal yerine de ellerinizi gideceğiniz yöne uzatmanız, arkanızdan gelen araçlar için yapacağınız manevra açısından fikir verecektir. Bunun dışında eğer araç kullanıyorsanız bisikletlere bir buçuk metreden fazla yakın sürmeniz sizin için cezai bir sorun doğurabilir.
Başka bir ulaşım yöntemi ise “City Cycle” denilen, belediye tarafından tahsis edilen bisikletlerdir. Bunlar şehrin değişik yerlerinde manyetik kilitle kilitli olarak dururlar. Bir başvuruyla elde edeceğiniz üyelik ve ücretlendirme ile bunları da ulaşım için kullanabilirsiniz.
SOSYAL HAYAT
Buradaki sosyal hayat, büyük şehirlere alışmış insanlara sıkıcı gelse de kendine has özellikleri olan ilginç bir yaşam tarzını beraberinde getirmektedir. BBQ ya da Türklerin dediği gibi mangal kültürü denilen, insanların hafta sonları toplanıp sabahlara kadar sohbet edip şarkılar söylediği, bir yandan mangalda pişen etler eşliğinde tüketilen içeceklerle süslenen renkli geceleri de vardır. Evler genelde tek katlı ve kocaman bir bahçenin ortasına inşa edilmiştir ve bazı bahçelerin içerisinde barbekü için özel alan bile inşa edilmiştir. Birçok eski ev, “Queenslander” denilen sakız ağacından yapılan ahşap, yüksek tavanlı, geniş verandalarla çevrili güzel görünümlü evlerdir. Hatta tuvaletlerin üzerinde bile ahşap oturak klozet kapağı görürseniz hiç şaşırmayın. Bu tarihi atmosfer, Brisbane’ın yeşiline doyunca insana inanılmaz bir huzur verdiğini hissedeceksiniz.
Bunun dışında geniş parklar içerisinde ücretsiz mangal alanları da bulunmaktadır. Boş vakitlerinizde, gündüz veya gece hiç fark etmez, buralara gidebilir, alüminyum folyonuzu elektrikli sacın üzerine yerleştirip hafifçe yağladıktan sonra etlerinizi koymaya başlayabilirsiniz. Hele öğrenciyseniz, onlarca birbirini tanımayan öğrencilerin doğum günleri, veda günleri, havadan sudan günleri adı altında toplanabilir, sosyal bir ortam oluşturabilir ve dilinizi geliştirmeniz için de bir fırsat yaratmış olursunuz.
Burada ilk gözünüze çarpan şey sokakların temizliği olacaktır. Bu konuda “City Council” oldukça etkili çalışmaktadır. Her evin önünde biri yeşil, biri sarı kapaklı olmak üzere iki plastik çöp bidonu bulunmaktadır. Her hafta yeşil bidondaki genel çöpler, iki haftada bir olmak üzere de sarı kapaklı bidonlardaki dönüştürülebilir çöpler toplanmaktadır. Araçların robotik kolu, yol kenarındaki plastik çöp kovasını kavrayarak hızlıca temizlik işlemini tamamlamaktadır. Bunun dışında yere çöp atmanın 200 dolar kadar bir cezası bulunmaktadır. Bu ceza sigara izmaritini de içermektedir. Kapalı alanlarda sigara içilmesi yasak olduğu gibi açık alanlarda limitli sigara içim noktaları –ki bunlar çöp bidonlarının yanında yer alır– bulunmaktadır. Buradan birkaç metre ötede sigara tüketimi, ceza almanıza yeterli sebep teşkil edecektir. Tüküren insanlardan hiç bahsetmek istemiyorum çünkü burada öyle bir şey yok, olsa da cezası yanı başında beliren bir polisten gelmesi kaçınılmazdır.DEĞİŞİK KÜLTÜRLER VE SOSYAL UYUM
Değişik ülkelerden, değişik kültürlerden birçok insanın birlikte yaşadığı bu ülkede insanlar birbirlerinin dillerine, dinlerine, kültürlerine oldukça saygılı bir oluşum meydana getirmiştir. Kimse kimseyi yargılamaz, ekonomik durumunuz ya da statünüz dostluklarınızı asla etkilemez. İş yerinden çıkan bir patron ile işçisinin, iş çıkışında birlikte yemek yemeye ya da golf oynamaya gittiğini görürseniz bu gayet normaldir. Otobüslerde bir Hindistanlının başında sarığı, sakalı ve geleneksel kıyafetiyle belediye otobüsünü kullandığını görmek gayet normal bir durumdur. Bunun dışında piercing takan, dövmesi olan, sakallı bıyıklı polisleri de her yerde görebilirsiniz. Kimse giyiminden, kültüründen, yaşam biçiminden dolayı kritisizme uğramaz. Yılbaşında kendi otobüsünü süslerle dolduran, Santa Claus (Noel Baba) kostümlü şoför görebilmeniz mümkündür ve bu, ülkenin ne kadar rahat ve takıntısız olduğunu anlamanıza yardımcı olacaktır.
İnsanlar genelde gösterişsiz yaşar, yeni araba düşkünlüğü, lüks düşkünlüğü çok fazla yoktur. Garage sale (evindeki bütün eşyaları fiyatlandırıp evi satış yeri gibi kullanmak) ile evini taşıyan bir insanın, eşyalarını bir başkasına çok düşük ücretle sattığını ve bunu alanların da gocunmadan kullanması gayet normal bir olaydır. Tişörtündeki ya da pantolonundaki ufak tefek yırtıklara aldırmayan, ekonomik durumu da yerinde olan insanlar oldukça fazladır. Kullanılmayan eşyalar kapının önüne çıkarılır ve belirli periyotlarla belediye tarafından toplanır ya da bu süre zarfında ihtiyacı olanlar tarafından alınabilmektedir.
Şehir merkezinde dikkat etmeniz gereken şey; kaykay ya da bisiklet gibi araçlarla sadece yayalara açık caddelerde sürüş yapmamaktır, aksi halde ceza almanız kaçınılmazdır. Bunun dışında şehir içinde park alanı bulmak çok zor ve park ücretleri, özellikle özel park alanlarında çok pahalıdır. Saatine göre 40–50 dolarlara kadar rahatlıkla çıkmaktadır. Bazı yerler 10 dolara süresiz hizmet sağlamaktadır, yalnız belirli saatlerden sonra. Bunun dışında City Council’in sağladığı park yerlerinde para ödemiş olsanız dahi, örneğin saat akşam yediden sonra yolun açık olması gerektiğine dair uyarı varsa aracınızı bu saatten sonra çekeceklerdir ki çekim ücreti artı cezanız oldukça yüklü olacaktır. Tahminimce 400 doların üzerindedir.
Bir de araçlarınızı kullanırken toll denilen paralı yollara dikkat ediniz. Buralardan yanlışlıkla geçtiğiniz takdirde bunun ücretinin takibini yapmak sizin sorumluluğunuzdadır. Kimse sizi uyarmayacak ya da ceza mektubu yollamayacak ama son ödeme tarihinden sonra faiz işlemeye başlayacaktır. Burada eğer borçlanmışsanız devlet size uzun vadeli ödeme planı yapar, çok komik rakamlarla borçlarınızı ödeyebilirsiniz. Ama borcunuz hesap hanenizde durduğu sürece sizi kara listede tutarlar ve ne zaman kredi başvurusu yapsanız, araba, ev, beyaz eşya gibi satan yerler bu listeden dolayı size taksitli satış yapmayacaklardır. Ama borçlarınızdan dolayı da kimse kapınıza dayanmayacaktır.
Market alışverişlerinizi yaparken dikkat etmeniz gereken bir diğer husus da ürünlerin son kullanma tarihleri olacaktır. Özellikle indirimli ürünlerde bazen son kullanma tarihi çok yakın olabilir. Fakat genel anlamda gıda güvenliği oldukça ciddiye alınmakta ve denetimler düzenli yapılmaktadır. Ambalajlı ürünlerin çoğunda içerik bilgisi açık bir şekilde belirtilmiştir, bu yüzden alerjiniz olan bir madde varsa ya da helal ürün olup olmadığını kontrol etmek istiyorsanız etiketleri mutlaka okuyun.
Bunun dışında Türk marketleri de bazı bölgelerde mevcuttur. Özellikle Brisbane’da birkaç Türk marketinde sucuk, pastırma, beyaz peynir, zeytin, helva, çay, baklava gibi özlediğiniz ürünleri bulabilirsiniz. Ancak fiyatları Türkiye’ye göre hayli yüksektir. Bunun yerine bazı Uzakdoğu marketlerinde daha uygun fiyatlı ve benzer tatlar sunan ürünler bulunabilir. Örneğin Arap marketlerinde bulabileceğiniz “labne” benzeri peynirler ya da Hint marketlerinden alabileceğiniz baharatlar, fiyat ve tat açısından sizi memnun edebilir.
Su konusuna gelince; musluk suyu içilebilir kalitededir. Evlerde genellikle filtreli musluklar bulunur ama bu olmasa da musluk suyu güvenlidir. Marketlerden şişe su almak isterseniz, 1.5 litrelik sular genellikle 1.5 ila 3 dolar arasında satılmaktadır. Ancak çoğu kişi bu harcamayı yapmadan doğrudan musluk suyunu kullanmayı tercih eder. Aynı şekilde süt tüketimi de oldukça yaygındır ve birçok farklı türde süt (laktozsuz, badem, soya vs.) kolaylıkla bulunabilir.
Kahvaltı kültürü oldukça farklıdır. Burada daha çok tost, kahve, mısır gevreği ve meyve ile yapılan hafif kahvaltılar tercih edilmektedir. Türk usulü zengin kahvaltılar yapmak isterseniz ya Türk marketlerinden malzeme temin etmeniz gerekir ya da kendi damak zevkinize göre alışverişinizi yönlendirmeniz gerekecektir. Kahvaltılarda kullanılan “avokado ezmesi” burada oldukça popülerdir ve marketlerde hazır ezme olarak satılır. Bununla birlikte farklı ekmek çeşitlerini de denemeniz faydalı olacaktır; çünkü beyaz ekmek dışındaki çeşitler (çavdar, tam tahıl, çok taneli vs.) hem besleyici hem de daha yaygın olarak tüketilmektedirdır:
Bunun dışında burada çok ünlü olan garlic bread denilen sarımsaklı ekmekleri vardır ki oldukça lezzetlidir. Üzerine tereyağı, sarımsak ve kekik karışımı bir içerik konulur ki bunu evinizde fırına atarak gevrek hale geldikten sonra afiyetle yiyebilirsiniz. Bu arada, burada Türk ekmeğinin gerçekten ne kadar meşhur olduğunu anlıyorsunuz. Bulgurun da bize ait olduğunu belirtmeliyim. Çok nadir de olsa bazı marketler Türk ürünlerini satabilmektedir. Tamek ve Dimes gibi içecekleri burada da gördüm, ayrıca Nomed denilen Türk ekmeği burada pek bir popüler. Taze fasulye, bamya, ıspanak gibi ürünler biraz pahalı ve ufak paketler halinde satılmaktadır. Pırasa, havuç, karnabahar gibi ürünlerin fiyatları buraya nazaran uygun sayılabilir.
Baharatlara gelince oldukça zengin baharat çeşidini bulabilirsiniz, ama bunların içerisinde nane bulmak niye bu kadar zor onu da anlamış değilim. Pul biberleri bizimki kadar lezzetli değil ve çekirdekleriyle birlikte işleme koyulmuştur. Bu arada Türklere ait tüm ürünler isimlerine varıncaya kadar Yunanlılar tarafından kopyalanmış ve kendilerine ait oldukları iddia edilerek Avustralyalıların hizmetine sunulmuş bulunmaktadırlar.
Maalesef ki buradaki Türk kebapçıları bizim ülkemizdeki kebap kalitesinden çok uzağındalar. Bundan dolayı bu yarışta çok geride kaldığımızı söylemek durumundayım. Özellikle döner diye sunulan kebapta et bulunmayıp sadece kıymadan ibaret olan bir karışım sunulmaktadır. Subway’ler de oldukça yaygın bir ağa sahip burada. Domates, soğan, marul genel olarak ücretsiz olarak dönerinize, sandviçinize konulur; eğer kaşar peyniri, mantar ve ananas gibi ürünleri de isterseniz ekstra ücret ödemek durumunda kalabilirsiniz.
İçeceklere gelince, burada pet şişe su fiyatları gazlı içeceklerden pahalı. Bununla birlikte dolaptaki soğuk içecek ile raftaki içecek arasında da fiyat farkı bulunmaktadır. Buraya özgü ginger beer denilen çok güzel bir içecekleri var ki bunu soğuk içmenizi tavsiye ederim. “Kirks” marka “creaming soda” da oldukça popüler bir gazlı içecektir. Ayran bulmayı burada beklemeyin ama yoğurt alıp evde kendiniz yapabilirsiniz. Bu arada bizim Türkler yoğurt konusunda hiçbir atılım yapmamışlar, piyasa tamamen Yunanlıların elinde bulunmaktadır.
ARABA ALIMI
Burada araba almak dünyanın en kolay işlerinden biridir. Birkaç bin dolara gayet sorunsuz araç almanız mümkündür. Araba alırken sıfır araç düşünüyorsanız, uzun vadeli düşük faizli araç alabilmeniz mümkündür. Tabii banka kredisi için vatandaşlık sorunuyla karşılaşabilirsiniz. Bunun yanı sıra ikinci el piyasası oldukça canlıdır. Araçları satanlardan bazıları fiyatları kategorize ederek satarlar. 1000-5000 dolar arası, 3000-10000 dolar arası gibi. Buralara gidip araçlardan istediğiniz kadarını test edip, ondan sonra resimli kimliğinizle birlikte aracınızı fazla prosedüre gerek duymadan satın alabilirsiniz. Burada en popüler araçlar Holden, Ford, Toyota, Nissan, Mazda gibi araçlardır. Bunlardan Holden buranın yerli aracıdır ki General Motor ile iş birliği yaparak birçok araç üretmiştir. Daha sonra Opel araçları kendi markası altında satışa sunmuştur. Yedek parçası en ucuz araçlar Holden ve Ford marka araçlardır. Genellikle aynı klasmanda araçlar üreterek yarışırlar. Burada “ute” denilen, kamyonete benzeyen sportif görünümlü araçların kullanımı da oldukça popülerdir. Araç alırken dikkat edilmesi gereken “log book” olması, servis geçmişinin belirtilmesidir. Bununla birlikte “road worthy certificate”nin olmasına dikkat etmelisiniz. Bu, aracınızın trafiğe çıkabilecek durumda olduğunun kanıtıdır. Araçlarınızı zorunlu olarak altı ayda bir “rego” yaptırmanız gerekmektedir. Bu, bizdeki zorunlu trafik sigortasına benzemektedir. Fiyatı yaklaşık 300-400 dolar civarındadır (normal binek araçlar için). Bu arada motor hacmi ya da silindir sayısının ödediğiniz ücrete bir etkisi yoktur. Burada 6 silindir araçlar çok yaygın olarak kullanılmaktadır. Hatta 8 silindir ya da 12 silindir araç bile görebilirsiniz.
Bunun dışında RACQ denilen yol yardımı vardır ki bir sorunla karşılaştığınızda aracınızın bulunduğu yere gelip durum tespiti yapar. Mümkünse sorunu giderir, mümkün değilse bir çekici ile aracınızı tamircinize götürür ki bunun da araç satın alırken, RACQ alınmasında büyük fayda var. Eğer aracınızı bu fiyatların hepsi içerisinde alırsanız ikinci elcilerden, bu işlerle uğraşmanıza gerek kalmayacaktır. Ama burada popüler olan öteki yöntem ise “auction house” denilen açık artırma ile araç satılan yerlerden araç alırsanız büyük ihtimalle ucuza aldığınız bu araçların bu işlemlerini sizin yapmanız gerekecektir. Bunun dışında araçlarda bilmediğiniz ciddi bir mekanik problem ya da çözümü pahalı herhangi bir problem varsa ki bunu çözmeden “road worthy certificate” alamazsınız ve trafiğe de bu belgesiz çıkamazsınız.
Eğer araçlarınıza yedek parça gerekiyorsa bunun en ucuz yöntemi “wreckers” denilen, kaza yapmış araçların markalarına göre kategorize edilmiş olarak bulunduğu alanlardan ucuza bulabilirsiniz. Tabii büyük ihtimalle alet edevat çantanızın yanınızda olması gerekecektir çünkü söküp almak sizin sorumluluğunuzda! Bunun dışında daha profesyonel çalışan wreckers’lar var ki bunlar her parçayı söküp tasnif edip bilgisayarın database programına girmişler ki aradığınız parçayı sormanız yeterli olup olmadığını anlamanız için. Ve bu yerlerin görevlileri size parçayı kısa bir süre içerisinde söküp teslim etmektedirler. Buralardan parça almanın faydasını kıyaslamanız açısından söylüyorum ki benim aracımın tampon, sol far, kaput, sol çamurluk ve tamponu tutan bir metal parçasının değişmesi gerekiyordu ki yaklaşık 2000 dolara sadece tamirini yaparız dediler. Buradan aldığım parçalar 380 dolara patladı, işçiliği de bir tanıdıktan hallettik. Maalesef araba almak kolay ama arabanın gövdesindeki vurukların ve çarpışma sonucu oluşmuş hasarların tamiri çoğunlukla arabanın fiyatını geçiyor ve aracınız hurdaya çıkmak durumunda kalabiliyor.
Petrol fiyatlarına gelince burada bilindiği üzere petrol fiyatları ülkemize nazaran oldukça hesaplı. Haftanın bazı günleri daha pahalı, bazı günleri daha ucuz olabilmektedir. Hatta birçok marketin verdiği faturanın altında indirim kuponu bulunmaktadır, bununla yaklaşık 10 cent’e varan indirim alabilirsiniz litre başına. Bu her depoda 2 küsür dolara denk gelmektedir. Petrol burada diesel’den daha pahalı. Fiyatı 1.5 dolar civarındadır. Yere, bölgeye ve haftanın günlerine bağlı olarak değişir. Ayrıca gazlı üretilen birçok araç da vardır ki litresi 60 ile 70 cent arasındadır. Pompa görevlisi diye bir kavram olmadığından petrolünüzü kendiniz doldurup, ücretini market içerisindeki görevliye pompa numarasını söyleyerek ödemeniz gerekecektir.
İŞ HAYATI
İş hayatına gelince, çalışmak için çok fazla alternatif ummayın. Buraya gelen Türkler büyük çoğunlukla dil problemi nedeniyle kebap shop’larda vergisiz olarak, saati 12 ile 14 dolar arasında çalışmaktadırlar. Nakit olarak ücretlerini alırlar ama ucuz eleman olarak çalışırlar. Bunun dışında taksilerde çalışan birçok Türk görürsünüz ki, en iyi getirisi olan işlerden sayılabilir bu aralar. Temizlik şirketlerinde “ofis cleaner” olarak çalışırsanız, ücretinizin saati 20 dolar civarında olacaktır. Part time çalışanlar genelde daha yüksek ücret alırlar ki bunun nedeni “tax” yani vergi kesintisinin daha az olmasıdır. Full time çalışanlar ise finansal yıl bitiminde vergi iadelerini toplu olarak, daha yüksek oranda alırlar.
Düzenli bir işte çalışıyorsanız haklarınız oldukça fazladır. Her üç ayda ücretli bir hafta izin gibi haklarınız olur. Ya da iş yerinde azaltmaya gidilmişse, bunun için tazminat alabilirsiniz. Ya da hastaysanız, raporunuzu vererek bu günlerin ücretlerini talep edebilirsiniz.
Eğer öğrenci olarak gelmişseniz haftalık çalışma limitiniz 20 saattir. Bunun üzerine çıkmanız “deport” yani sınır dışı edilmenize sebep olabilir. Araba yıkayan birçok Türk vardır ki bunların da hali kebapta çalışanlardan farklı değildir. Ayrıca restoranlarda bulaşık yıkayan, garsonluk yapan Türkler de bulunmaktadır. Garsonluk yaparken dilinizi kullanmanız gerekecektir.
Birçok Asyalının dil öğrenmesi, kendi ana dillerinin mantığının çok farklı olmasından dolayı zordur. Maalesef birçok garson da Asyalıdır ve verdiğiniz siparişlerin yanlış gelmesi büyük olasılıktır.
Çalıştığınız yerde genelde bir “supervisor” denilen, sizinle aynı işi yapan ama sizin amiriniz olan biri vardır. Eğer büyük şirketlerde çalışıyorsanız, site manager, area manager gibi çeşitli patron tipleriyle karşılaşabilirsiniz. Genelde Hindistanlı supervisor’lar topluma adapte olmakta zorlandıklarından dolayı, sizin işlerinizin ağırlaşmasına sebep olabilirler. Aralarında iyi olanlar bulunmakla birlikte geneli baskıcı bir tutuma meyillidir.
İKLİM
Avustralya’nın iç kesimleri çöl iklimine sahiptir. Güney kısımları soğuk olmakla birlikte, batısından kuzeyine doğru büyük bir alanı kaplayan QLD, yani başkenti Brisbane olan eyalet, en uzun güneş ışığı alan bölgesidir. Genel olarak sıcak geçmekle birlikte, kış geceleri serin olabilmektedir. Yağmur yağışlarını kışın bolca görürsünüz, bunun dışında yaz yağmurları da vardır. Bazen yağmurlar birkaç gün sürebilir. Aniden bastıran yağmurlar ve ardından açan gökyüzü sizi şaşırtabilir.
Kışın gece her ne kadar serin olsa da, gündüz şortlarla güneşin altında dolaşan insanları görmeniz de mümkündür. Bu ülkeye ilk geldiğinizde, ilk kışınız size çok sıcak gelecektir. Uzun bir süre sonra biyolojik yapınız buraya alışınca, Türkiye’ye göre çok sıcak olan kış size soğuk gelmeye başlayacaktır. Kışın ufak bir elektrikli kalorifer almanızda sakınca yok, zira elektrik faturaları pek fazla değişmiyor. Burada değişik elektrik şirketleri var ki, yaptıkları kampanyaya göre daha az elektrik ya da tersine daha fazla elektrik faturası ödemeniz de mümkün.