19 Kasım 2006

Marka ve Moda

(10/10/2006)
Kapitalizm dünyasının bize dayattığı ister istemez bir çoğumuzun bu sele kapıldığı hızlı tüketim hastalığı. Bu hastalığa uydurulmuş bir kılıf moda. Maslov’un ihtiyaçlar dizininde sıralanan yeme, içme, barınma, cinsellik, eğitim vs artık günümüz dünyasında hızlı tüketilen, sürekli değiştirilen, ihtiyaçtan öte dayatılan yaşam tarzlarının uygulanması şekline bürünmüş. Hele birde trend dışında kalanların hor görülmesi, tecrit edilmesi toplumsal aşağılık kompleksine sokulması yok mu? İşte ipler burada kopuyor. Tarih boyunca insanlar inanç, kültür, gelenek, adet vs. ile yaşam tarzlarını harmanlamış, kendi özüne has yemek, giyim, eğlence, mimari vb. tarzları oluşturmuşlardır. Kökünü geçmişten alan bu yaşam tarzları ruh haliyle ve geçmişten gelen özleriyle çatışmadığı için bu insanlar daha müreffeh bir hayat sürmüşlerdir. İş; özgünlükten taklide, zevkten öte işkenceye, yaşamı alt üst eden, tarzdan öte maddi sıkıntıya sokan bir hal alınca ipler kopmaya başlamıştır. Hele işin içine kapitalizmin rant ve pazar savaşı girince işler iyice çığırından çıkmıştır. Kendisiyle çelişen, kullandığı markayı kişisel niteliğiyle bir tutan, her an kompleks tehdidi altında ezilen insanlar peyda olmuştur. Çağımızın en büyük vebalarından biri modadır. Ticari rantların temelinde de moda vardır. Moda kişisel tercih beğeniden öte toplumsal reflekslere, kitlelere kendini beğendirme ve kabul ettirme çabasına dönmüştür.

Markalaşmayı burada ayrı bir yere koymak lazım. Markalaşma duygusaldır ve markaları oluşturan insanların kendi tercihleridir. Bugün Mahmutpaşa’dan alakasız bir ürüne rağbet artsa o da marka olur. Mesela bir elbise alırken kalıp, okta, kesim vs. hepsi önemli. Ama bu tür giyimleri pazarda alelade dükkanlarda bulmak zor. İyi ürünleri seçmek bilinçli bir tüketici olmayı da gerektirir. Alacağın ürünün teknik özellikleri, kalite standartları, yasal olarak tüketicinin hakları bilinirse zaten toplam kalite ister istemez gelecektir. Üreticiler ve satıcılar bu kalite isteğini karşılamak zorunda kalacaklardır. Markaların hepsi iyi mi illa! Tabi ki hayır ama iyilerin çoğu da genelde markalardan çıkıyor. Bunun en büyük nedeni güçlü sermaye sahiplerinin markalaşma sürecinin hızlı olması ve yaygın olarak satılan ürünlerin test edilme ve kullanılma yelpazesinin geniş olmasıdır. Marka tamamen duygusaldır" insanlar iki ürün arasından birini tercih ediyorsa o markadır. Bu tercihi yapmasının en büyük nedeni duygusal bağlılıktır. Önceden aldığın bir ürünün kalitesini biliyorsan riske girmemek için iki ürün arasında tercih yapınca öncekinden yana kullanırsın reyini. Marka sadece bilinen, tanınan genel kabul görmüş zevklerde değildir. Bir mekana çok sık gitmeye başlasanız o sizin markanız olur. Marka illaki duyulmuş bangır bangır reklamı yapılmış ürünler de değildir. Marka duygusal olarak tercihlerin bi ürüne yoğun olarak yönelmesidir. Kişisel tercihinizle aldığınız ürünler, takıldığınız mekanlar, tuttuğunuz takımlar, sevdiğiniz kişiler vs. kendi iç dünyamızda hep birer markadır. Eğer bu tercihlerimizin paydası büyüyorsa o zaman genel kabul görmüş marka olur. Bazı beldeler vardır bir ülke genelinde kabul görmüş ürün o beldede rağbet görmez o beldede başka bir üretici firmanın ürünleri kabul görür. Demek ki marka bulunduğunuz coğrafi mekan, alışkanlıklar, yaşam standartları, kültür, din, anane vs ile bağlantılı olarak tüketici yönlendirmektedir. Marka eşittir fahiş fiyat değildir. Kalitesiz bir ürünün marka olabileceği gibi ucuz bir üründe markalaşabilir. Markalaşma kalitenin ve fiyatın dışında gelişen duygusal bir refleks hareketidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder