19 Kasım 2006

Bir Pelikanın Anlattıkları

bir pelikan benim hatıralarımı canlandırdı.
çocukluğumun geçtiği Gülhane parkını hatırlattı.
ne güzel hayvanat bahçesi pelikanlar tavus kuşları ördekler bulunan havuzlu bir bahçe vardı.
kuru ekmek atardık havada yakalarlardı.
tavus kuşları veyk veyk diye sabahları öter bahçeden çıkar ağaçlardan ağaçlara atlarlardı.
akşam gene yuvasını bilirdi.
loş ve gölgeli asırlık çınarların altında Eminönü ve sirkecinin keşmekeşinden kurtulur
huzuru bir nebze kalplerimizde hissederdik.
orda çay bahçesinin ucunda duran açık büfeden tost kokusu yayılırdı.
bir kaşarlı bir sucuklu bir yengen dost yerdik.
ardından hadi dondurma derdik.
dondurmayı kağıt helvaların içine koyardık.
Sarayburnu'na yürür tekrar gelirdik.
akşama doğru bomboş olurdu
tek kale maç yapardık
fuar bitince boşalan Gülhane yine bize kalırdı.
yukarda duran konser sahnesine gider sezondan kalan dekorların arasında dolaşırdık.
bir bir hayal ederdik kimler burada konser verdi diye
Tanzimat müzesinin arkasında yemek yerken daha yeni meşhur olan Ahmet kaya’nın olduğunu haber alınca fotoğraf çektirmek için koşardık.
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında diyince cem karaca da kim ola derdik.
sonra sonra anlardık çileler çektiğini.
aziz nesin gelir kitap imzalardı.
yeni yetmeydi sonrada bizim aklımıza hakaret edip olmadık yerde güldüreceğini kendi kuyusunu kazacağını nerden bilirdik
çömez yazar Uğur Mumcu gelirdi kitap imzalamaya onunda öleceğini nerden bilirdik.
zaman geçerdi asırlara meydan okumuş çınar ağaçlarının altında.
tavus kuşları pelikanlar gene de konardı o daldan bu dala.
ama o hava değişmezdi hiç bir zaman.
ne fikir ne şekil tanırdı. herkesi kucaklardı o mekan.
ama bir gün Gülhane'nin de öleceğini asırlık çınarların gözyaşları altında kaybolup gideceğini ve pelikanların ördeklerin tavus kuşlarının seslerinin bir gün susacağını nerden bilirdik.
aslında bilirdik her şeyin bir sonunun olduğunu ama anlamazdık.
anlamak istemezdik.
yüreklerimiz o kadar cesaretli değildi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder